16 Nisan 2017 halkoylaması ülkemizde rejim değişikliğinin başlangıçıdır. Bu değişikliğin sorumluları AKP ve MHP’li yöneticilerdir. Bu iki partinin yetkilileri söz konusu tarihten bu güne “rejim değil, sistem değişikliği” diyerek laf cambazlığı yapma, Türk halkını kandırma gayreti içindedir..

            Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 1923 de kurulan Laik Demokratik Cumhuriyetin yıkılması için son yasal kılıflar hazırlanmaktadır.

            Son yasal kılıf şu günlerde meclis alt komisyonlarında görüşülmekte olan AKP ve MHP ittifakının hazırladığı 26 maddelik “siyasi partiler ve seçim yasasıdır”.  Bu yasa Pazartesi günü meclise getirildiğinde ülke gündemine oturacak ve Laik Demokratik Cumhuriyetin temellerinin nasıl dinamitleneceğine tanık olacaksınız..

            Bu güne nasıl gelindi! Bu süreç oldukça önemlidir ve o günlerde yaşananlar özellikle Ülkücü camia için ibret belgesi niteliğindedir.

            Süreç MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin durup dururken ve ülke gündeminde de yokken bir grup toplantısında “fiili durumu yasal hale getirelim” demesiyle başlamıştır. Bu söz sonrası AKP, MHP flörtü başlamış ve rejim değişikliği yeni anayasa ile 16 Nisan 2017 de  halkoyuna sunulmuştu.. Rejim değişikliği hileli bir halkoylaması sonucunda kabul edilmişti..           

            Söz konusu grup toplantısından sonra MHP, kendi kafasına göre muhalefet partisi olmaktan iktidar ortağı olmaya terfi ediyordu. Hatta Zonguldak’a gelen Başbakan Binali Yıldırım MHP il Başkanı Hamdi Ayan’ı bile ziyaret ediyordu. O ziyaret sonrası  Hamdi Ayan’a iktidar partisinin il başkanıymış gibi davranmıyor mu?

            16 Nisan hileli seçim sonrası sokağa çıkarak tepki gösteren halk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafında evlerine gönderiliyor, aynı Kılıçaroğlu üç ay sonra Adalet için 430 km’lik yürüyüşe çıkıyordu.)))))))) Bana göre Kemal Kılıçdaroğlu bu davranışıyla rejime saldırının suç ortağıdır. 

            Bakınız MHP’li Bahçeli’nin AKP saflarına katıldığı bu tarih, aynı zamanda elli yıllık bir geçmişi olan Ülkücü camianın da parçalanma, hatta dağılma sürecine girdiği tarihtir. AKP Bahçeli’nin koltuğunu sağlama alırken kendi gençliği karşısında rakip olarak gördüğü Ülkücü Gençliği de parçalamış, hatta küçük de olsa bir kısmını saflarına katmıştır. AKP’nin bir taşla üç kuş vurduğunu söylememiz hiç de abartı olmaz..

 

            Gelelim AKP ve MHP’li ortakların hazırladığı seçim yasasına.. Bu yasa öncelikle “adalet” olgusundan uzak. İki partinin ittifakı ile MHP seçim barajı sıkıntısından kurtulup AKP oylarıyla meclise girecektir. İttifak yapmayan partiler ise % 9.9 oy alsalar bile meclis dışında kalacaklar.. İşte “seçimde temsil ve adalet “ kavramı bu yasa ile ortadan kaldırılıyor.

            Seçim güvenliği, engelliler için seyyar sandık, seçmen listelerindeki karışıklık,  mühürsüz oyların geçerli sayılması gibi sakıncalı değişiklikler gelecek günlerde ülke gündeminin en çok tartışılan maddeleri olacaktır..

            Bu arada CHP diğer tüm siyasi partileri dolaşarak yeni hazırlanacak seçim yasasıyla ilgili görüşlerini alıyor ve dokuz maddelik bir öneri sunuyor.. MHP bu teklife sıcak bakmıyor görüşmek için randevu bile vermiyor..

            Gelelim ittifaklar tarihine!           

            Ülke siyasi yaşamında çok partili yaşama geçtiğimiz 1946 yılından bu güne bir çok siyasi ittifaklar yaşanmıştır. Bu ittifaklar demokrasilerde cepheleşmelere sebep olmuştur. Cepheleşmelerin sonu her dönem hüsran olmuştur. Çünkü cepheleşme toplumun bölünmesini alt yapısını oluşturmuştur. 1956 sonrası Adnan Menderes döneminde “vatan cephesi”, 1977 sonrasında Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş ve Turhan Fevzioğlu’nun kurduğu “Milliyetci Cephe” girişimleri 1960 ve 1980 askeri darbelerinin gerekçesi olmuştur.

            Siyasi partilerin birleşmesinde ise hiçbir zaman 1+1=2 olmamıştır. Örneğin CHP, SHP birleşmesi, 2011 genel seçimlerinde CHP’ye DSP desteği umulan sonuca ulaşmaya yetmemiştir. MHP, AKP işbirliğinin sonu da hüsran olacaktır. Çünkü bu ittifaktan MHP’lilerin üst yönetimi ve kalan kısmı memnun olabilir. Ancak her ne kadar sessiz kalsalar da AKP il ve ilçe yönetimleri her şehirde çift başlılığı sıkıntısını içten içe yaşamaktadır.. Geçtiğimiz günlerde Zonguldak’ta MHP İl Başkanının TTK Genel Müdürü hangi sıfatı ve yetkisiyle görüştüğü, sonrasında iktidarın ortağıymış gibi yaptığı açıklama AKP’li yerel yöneticileri rahatsız etmediğini mi sanıyorsunuz?

            Bu birleşmeden karlı çıkan sadece MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve etrafındaki birkaç kurmayı olacaktır. Devletin bekası, ülkenin değil Bahçeli’nin geleceği için söylenmektedir.

            MHP yapılan ittifak anlaşmasıyla ilk genel seçimde yattığı yerden, hiç çalışmadan AKP sırtından % 3-5 oyla meclise girecek, rejim değişikliği sonrasında AKP’nin kuklası durumunda olacaktır. Aslında rejim değişikliği sonrasında milletvekili olmanın hiçbir özelliği, yetkisi ve yaptırımı olmayacaktır. Çünkü ülke tek adamlığa kısaca diktatörlüğe geçmiş olacaktır. 

            Sonuç olarak bu bütün hesaplar Cumhurbaşkanlığı seçimini 1.turda kazanmak için hesaplanmaktadır. 1.turda %50+1 oy bulunamadığında AKP ve MHP ittifakı Cumhurbaşkanlığı 2.tur seçimlerinde çok daha zorlanacak ve muhalefetin kemikleşmesine tek adamlık ve parlamenter sisteme geçiş kavgasına dönüşecek ve ittifakın bitmesine sebep olacaktır. Bu durumda 1+1’in 2 etmediğini bir kez daha göreceğiz..

            Kısaca Türk toplumu büyük tartışmaların yaşanacağı karanlık ve zor günlere giriyor.. Hazırlıklı olun!

 

            TURGUT GÜVEN

           Yayın Tarihi: 08.03.2018