CHP üyesi olduğum tarihi hatırlamıyorum. Tahminim SODEP’in açıldığı 1984 yıllarıydı. Sonrasında SHP ve CHP birleşmesi yaşandı aynı çizgideki üç partide de bir şekilde bulundum.

Aslında siyasi hikayem baya eski. Yıl 1973 Bülent Ecevit CHP Genel Başkanı  olduğu ve ülke halkına umut aşıladığı günler. Ülke seçim arifesinde ve rüzgarların soldan esmeye başladığı güzel günler. CHP 1971 yılında verilen askeri muhtıranın izlerini silmekle meşgul.

Yaşım 17. Babam siyasete ilgi duyduğumdan memnun ancak Annem müthiş endişeli. 14 Ekim 1973 tarihinde ülkede genel seçim var.  Akşamları evimizdeki radyodan siyasi partilerin propaganda konuşmalarını dinliyoruz babamla birlikte. Bilmediğim,anlamadığımı soruyorum, o çok asabi adam sabırla anlatıyor ülkede olup biteni.

Mahallemizdeki (İnağzı)  CHP temsilciliğine gidiyorum ara sıra.. Olup biteni o günlerin aklıyla şekillendirmeye çalışıyorum. İçeriye girip konuşanlara katılmak için can atıyorum ama içeride benim yaşıtımda kimse olmadığı için içeri girmeye çekiniyorum.

Bu isteğimi bir şekilde belli etmiş olmalıyım ki, bir gün babam elimden tutup temsilciliği çekip çeviren, tertemiz yüzlü o günlerde üniversite öğrencisi olan Engin Çağlı’ya “sana genç lazım değil mi?” diyerek beni ona teslim etti diyebilirim. Engin ağabeyden çok şey öğrendim! Özellikle de kitap okumayı diyebilirim. Verdiği kitapları okuyup okumadığımı sohbet anında sorduğu sorularla öğrenmeye çalışır, okuduğumu anlayınca  yüzünde bir tebessüm oluşur ve “hadi şimdi bir gazoz içelim” derdi.

CHP’ye giriş tarihini anlattığım bu olay sayarım. Sonraki yıllarda belde, ilçe ve il yönetimlerinde görev yaptım. O günden bu güne çizgimden hiç zikzak çizmeden, kişisel çıkar peşinde koşmadan çalıştım. Parti düşüncesini, tüzük ve yönetmeliğini en ince ayrıntısına kadar incelemiş ve özümsemiş biriyim. Parti içinde hiçbir yere aday olmadım. Görev yaptığım her yere arkadaşlarım tarafımdan önerildim ve gereği gibi yaptım. Ardımda şunu da yapsaydım dediğim hiçbir iş yoktur. Parti kimliğimi ise hiçbir kişiyle tartışmam.

Ve 5 Şubat 2018 tarihinde CHP den istifa ettim. Bu istifanın tabi ki bir çok sebebi var. Ancak en önemli sebeplerinden biri Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir işbirlikçinin tüm parti imkanlarını kullanarak, çeşitli rüşvet, baskı ve tehditlerle tekrar genel başkan olmasıdır. Kurultay öncesinde “Kılıçdaroğlu bu partinin genel başkanı olarak kalırsa ben yokum” diyerek kendime verdiğim sözü tuttum. CHP’nin genel başkanı dürüst namuslu ve   parti içi demokrasiyi kendine ilke edinmiş olmalıdır. Bu meziyetleri Kılıçdaroğlu’nda görmüyorum.

   Diğer yerel sebeplerine gelince!

CHP tabanında birlikte mücadele ettiğimiz bir çok arkadaşımız artık kişisel çıkar peşine düşmüş benim gibi düşünenlerin sayısı bir elin parmakları kadar kalmıştı. Parti içi seçimlerin başladığı günlerde CHP’ye sahip çıkmaya çağırdığım hiçbir arkadaşımı harekete geçiremedim. Özellikle Kilimli de bir şeyler yapması gerekenlerin üzerinde ölü toprağı seriliydi. O günlerde harekete geçmeyen dostlarımız meydanı boş bırakıp masa başı delege yazımları başladığında delege olmak için beğenmedikleri ilçe yönetimlerinden delegelik dilendiler.

 Kilimlide yaşayan CHP’ üyelerinin de ayağa kalkması, yaşadıkları bir çoğuna şahit oldukları olumsuzluklara sebep olanları değiştirmeleri gerekiyordu. Çünkü Kilimli ilçe yönetiminin başında da yıllardır hiçbir başarısı olmayan Kılıçdaroğlu’na çok benzeyen biri oturuyordu.

Parti içinde yapılan yanlışlara sessiz kalıp, kişisel çıkarları için yanlış işler yapanların koluna girenleri “bu şekilde davranarak parti içinde yanlış işler yapanları cesaretlendiriyorsun” diye uyardığımda benim tuzumun kuru olduğu için rahat konuşuyor oluyordum! Onların işe girecek çocukları vardı ve partiyi rayından çıkaranlara bu nedenle yalakalık yapmalıydılar.  

CHP  tabanı hızla kirleniyor! İl ve İlçe yönetimine gelenler menfaatleri peşinde koşmayı kendilerine hak gibi görmeye başlıyor. İçlerinde kalan dürüst azıklık ise bir süre sonra bir şekilde yok ediliyor.

Tersine çevrilen bir anlayış ne yazık ki doğru olarak kabul ediliyor. Yönetimlerin yaptığı yanlışı anlattığınızda suçlanıyor hatta dışlanıyorsunuz. Hak arama yolları kapatılmış bir durumda. Parti içi demokrasi dediğinizde AKP örnek gösterilip “bak oradan ses çıkıyor mu?” deniliyor. Belde yönetiminden genel merkez yönetimine kadar anlayış bu.

Zonguldak’ta “düzmede seçime karşı çıkan ve tüzük ve yönetmeliğe uygun seçim yapılmasını talep eden kadınlar” ülkede adalet diye 430 km yol yürüyen bir genel başkanın partisinde kesin ihraç talebiyle disipline veriliyor. Taleplerini duyuracakları tek bir makam CHP’de yok. İl Başkanı sağıra yatmış. Yönetim Kurulunda bulunanların bir çoğu konudan bihaber disipline verilmeleri için “evet” diyor.  Milletvekili “gelişmelerden benim haberim yok” diyor.  Kadın kolları genel başkanına ulaşmak mümkün değil.

CHP içinde uyuyan hücreleri ne yazık ki uyandırıp, parti içinde aktif hale getirmede başarılı olamadım. Kötü gidişi tersine çevirmeye üye olarak gücüm yetmedi. Yukarıda yazdığım olumsuzlukların sorumlusu olmayan arkadaşlarımı ayrı tutarak bu çirkefin içinden, bu bataklıktan çıkmam gerektiğine inanıyorum. CHP üyeliği artık yük olmaya ve bu yük psikolojimi bozmaya özgürlüğümü elimden almaya başladı.

İstifa dilekçemi sosyal medyada paylaştım! Düşünceme katılanlar olduğu gibi katılmayanlarda oldu, tamamına saygılıyım, ancak katılmadığım görüşlerde yok değil. Örneğin yaşamımın hiçbir anında Atatürk ilke ve devrimlerine ihanet etmedim.

Bu kararımın  parti içinde birlikte mücadele ettiğim arkadaşlarımı üzeceğini biliyorum. Parti üyesi olmasam da onların yanındayım. Yaşamımın 45 yılını bu uğurda mücadele ile geçirdim. Hiç siyaset dışında kalmadım. Siyasi kimliğimi yaşamımın hiçbir anında saklamadım. Yine siyaset içinde yürekli kadınlar, adam gibi adamlar tanıdım.. Adam kılığında şaklabanları, omurgasızları,eteklik bile giymeye layık olmayan adamcıkları, çıkarı için ruhunu satmaya aday olanları da gördüm.

Kemalist bir Atatürkçüyüm! Ne zaman çıkmaza düşsem, Norveç atasözü “Zorda kaldığında Atatürk gibi düşün” sözü aklıma gelir. Kısa ve öz rehberim O’dur.

 İstifam nedeniyle sevinç duyanlar ise umurumda bile değil. CHP içinde çöreklenmiş menfaat düşkünlerinin dün olduğu gibi yarında karşısında olacağım. Bir başka siyasi partide görev almak benim siyasi anlayışımda yoktur.

İstifa etmekle belki değerimiz artar belli mi olur))) Bu partide yıllarca emek vermiş kendi evlatları dururken sağdan transferler edilen düzenbazlar belediye başkanı, belediye meclis üyesi yapılmıyor mu? 

Son olarak önemli gördüğüm bir gerçeği sizlerle paylaşmak isterim. Özellikle istifamı yanlış bulanlar iyi okusun.!

Sekiz seçim kaybetmiş birinin dokuzuncu seçimi kazanacağına inanacak kadar salak hiç değilim. Genel Başkanı yeterli bulmuyorum, halkta ve parti üyesinde karşılığı yok! Parti üyesinin en az %80’ni “Kılıçdaroğlu ile olmaz” diyor.! CHP üyesi partiye kerhen oy veriyor. CHP’ye oy verenlerin büyük bir bölümü artık oy vermeyeceğini söylüyor. Anketlerde şu an için CHP’nin oy oranı %19. Kurultayda değişim köprüden önce son çıkıştı. Ancak kurultay delegeleri günlerdir yazdığım sebeplerle bu yetersiz şahsı tekrar Kılıçdaroğlu’nu genel başkan seçtiler. Gidilecek yol biliniyor, sonundaki uçurum görülüyor. Bu kötü gidişe karşı sizlerde benim gibi yapsaydınız, Kılıçdaroğlu ile olmaz diyen %80’nin yarısı istifa etmiş olsaydı bir düşünün neler olurdu bir düşünün. Ben istifa ederek bu suça ortak olmamayı seçtim.

İstifa benim için bırakma veya kaçış değil bir başka mücadele şeklidir. CHP içinde doğruları söyleyip savunamayanlara güneşli günler diliyorum. Çünkü ıslanmış tuzlarını kurutmak için çok güneşli günlere ihtiyaçları olacak. Ancak bu arsızlık kendilerinde olduğu süre içinde ıslak tuzları hiç kurumayacak.

Dersimli Kemal denen şahsın CHP’nin başından gitmesi için her zaman mücadele edeceğim, gittiği gün ise partiye yeniden üye olacağım. Artık ben yokum, yoruldum!   

 

TURGUT GÜVEN

Yayın Tarihi 08.02.2018