CHP Merkez İlçe de yapılan delege seçimlerinin tartışmaları halen sürmekte. Seçimlerde yaşananlar eğrisiyle doğrusuyla daha çok tartışılacaktır. Önümüzdeki günlerde ise ilçe kongreleri başlayacağından bu tartışmaların boyutu değişse de yaşananlardan çok ders alacağımızı da sanmıyorum.

            Bu günkü yazımın konusuna girmeden önce bir düzeltme yapmam gerekiyor. 8 Ekimde yazdığım “CHP Merkez İlçe Masmavi” yazımın bir bölümünde “Delege seçimlerinin perde ardından yürüten kişi ise 22.dönem CHP Zonguldak Milletvekili Harun Akın‘dı. Her ne kadar “ben bu işlerin dışındayım, karışmıyorum” açıklaması yapsa da kendisi dahil kimseyi inandıramadı. Cuma günü mavi listeyi hazırlayanların yaptığı duyuruya cevap vermesiyle de açığa çıktı. Cumartesi günü Mithatpaşa da sandık başında bulunması ise Akın’ın delege seçimlerinin arkasında değil tam göbeğinde olduğu gösterdi” diye yazmıştım.

 

            Ertesi gün Harun Akın beni telefonla aradı ve delege seçimleri üzerine bir süre karşılıklı sohbet ettik. Merkez İlçe oluşturulurken katkısı olduğunu, ancak merkez ilçe yöneticilerine delege olmak istemediğini söylediğini belirtti. Mavi listeyi hazırlayanlara verdiği cevapla ilgili “vermeseydim galiba daha iyi olurdu” dedi. İlaveten kendisinin Mithatpaşa Mahallesininin üyesi olduğunu, seçim mahalline oy kullanmak amacıyla gittiğini, oy kullanmaya gitmemiş olsa yanlış ve yıpratıcı  yorumlar yapılacağını düşündüğünü belirtti. Mithatpaşa Mahhallesinin delege listesini bir grup arkadaşıyla hazırladığını söyledi. Bazı basın organlarında söylendiği gibi Mithatpaşada sandık başında seçim sonuna kadar beklemediğini zaten bir tandığın cenazesine gideceği için 15 dakika kadar kaldığını oyunu kullandıktan sonrada oradan ayrıldığını seçim sonuçlarını ise telefonla öğrendiğini söyledi.

            Gelelim konumuza!

            Delege seçimlerinin hemen sonrasında CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpçu'nun çok erken bulduğum açıklaması gündeme bomba gibi düştü desem herhalde abartmış olmam. Halkın Sesi Gazetesine yaptığı açıklama gün boyu partililerin ve sosyal medyanın gündeminde oldu.

            Turpçu açıklamasının hemen başında “hafta sonu yapılan delege seçimlerinde kendisinin de destekledigi BEYAZ listenin İl Başkanlığı yönetimi ve ilçede görev yapan bazı isimler tarafından gönülsüz olarak yapılması neticesinde seçimin kaybedildiğini söyledi”.

            Turpçu Zonguldak örgütünün en tepesindeki kişidir. Bence bu talihsiz cümlelerle konuya girmeseydi de görevi gereği birleştirici bütünleştirici olabilseydi. Bu cümlede üç yanlışı var. Bir milletvekili parti içi seçimlerde asla taraf olmamalıdır. Çünkü kendisini meclise taşıyanlar beyazı ile mavisi ile tüm CHP üyeleridir. Turpçu'nın beyaz ve mavi diye üye ayrımı yapma hakkı yoktur.

            İl Başkan ve yönetimi hiç bir ilçede delege seçimlerine karışmamalıdır. Tam aksine ilçelerde yapılan delege seçimlerinin tüzüğe ve yönetmeliğe göre yapılmasını gözetmelidir.

            İl ve ilçe yönetimlerindeki kişilerin bırakın gönülsüzlüğünü genel seçimdeki gibi militanca çalıştılar desem yalan olmaz. Haklarını yemeyelim, onlar gönülsüzlüklerinden değil bağımsız olamadıkları için kaybetti.

             Turpçu açıklamasında “milletvekili sıralamasında yeri Genel merkez tarafından değiştirildiği için başka partilere çalıştığı konuşulan ve bizimde bildiğimiz bir arkadaşımız koalisyonda bu yapının içinde yer almıştır" diyor.

            Bakınız bu açıklama normal bir ruh haliyle sarf ediliş sözler değil. Zaten delege seçimlerinin hemen peşinden alel acele yapıldığı belli. Turpçu delege seçimlerindeki normal bir sonuçu hazmedememiş gibi görünüyor.

            Bahsettiği kişi Deniz Yavuzyılmaz'dır. Bu güne kadar çeşme başı dedi-kodusundan öteye geçememiş bir iddiayı milletvekilinin ağzından duymak bu şehir adına talihsizliktir. Bu iddia da bulunan birine “sen önce yanındakilere bak” demek sanırım yeterli olmaz. O zaman somut ve gerçekleri söylemek gerek. 2009 yerel seçimlerini Zonguldak'ta CHP  adayı İsmail Eşref neden kaybetmiş, AKP adayı Secaattin Gonca kimlerin sayesinde nasıl kazanmıştır. Siyasi geçmişinde hataları olanlar  bu tip açıklamalar öncesinde çok dikkatli olmak zorundadır.

            Turpçu'nun delege seçimlerini kaybeden Ebru Uzun ile ilgili açıklaması ise tam bir talihsizliktir.         

            “Ebru Uzun'un ismini ilçe başkanı olması için kendisinin öne sürdüğünü ifade eden Turpcu, "Parti içinde bir kadının ilçe başkanı olması halinde bütünleştirici olacağını düşündük ama maalesef Sayın Uzun bunu başaramadı” diyor.           

            Bu açıklama sonrasında Uzun nasıl bir cevap verir bilemem, ancak bu açıklama bence “başarılı olamadın son kullanma tarihinde zaten gelmişti” anlamına gelen biraz da nankörlük kokan bir açıklamadır.  Oysa Turpçu siyasi tecrübesi olmadığında bir kadının asla bütünleştirici olamayacağını Kilimli İlçe Başkanlığını hala işgal eden kişiden defalarca görmüştü.

            Uzun ve ekibi başarılı olamazdı, çünkü bağımsız değildiler, kendiside ekibide siyasi tecrübeden çok uzaktı. Bağımsız olamayan örgütler hiç bir değer üretemezler.

            Şimdi bir hakkı teslim etmem gerek. Harun Akın'la yaptığımız telefon sohbetinde aramızda kalması koşuluyla konuştuğumuz konular da oldu. Onlar tabi ki bende kalacak. Kendisiyle hiç birlikte siyaset yapmadım, hep karşı karşıya olduk, bundan sonrada öyle olacaktır. Kısaca bakış açılarımız ve çözüm yollarımız farklı diyelim.

            Ancak; Ebru Uzun konusunu konuşurken Turpçu gibi kesip atmayıp tam tersine “Ebru süreci sağlıklı değerlendirip kendi kararını kendisi vermeli” dediğini de aktarmış olayım.  

            Yeri gelmişken bir açıklama yapmak zorundayım!

            Yıllardır siyasetin içindeyim ve hep kendi bildiğim doğruları söyledim ve yazdım. Rehberim partinin ideolojisi, tüzüğü ve yönetmeliğidir. Siyasete içndeyken çıkarım, siyasi geleceğim ve hedefimde olmadığı için eğilip bükülmem. Birlikte olduğum dostum, arkadaşım her kim olursa olsun yanlışında ilk uyaran ben olurum. Bu kişinin makamı, mesleği, karakteri, cüzdanının şişkinliği vs beni hiç ilgilendirmez. Kimseninde adamı olmadım, olamam da.

            Zaman zaman TBMM'ye tanıdığım bir kaç milletveilini ziyaret ederim. Ziyaret ettiklerimin  içinde Şerafettin Turpçu'da var. Meclis içinde ve dışında defalarca sohbet edip ülke, Zonguldak ve partinin içindeki özellikle Zonguldak örgütlerinde yaşanan sorunları konuşmuşuzdur. Bu sohbetler yanlış anlaşılmasın yukarıda yazdığım gibi tekrar belirteyim ben hiç bir kişinin adamı olmam. 

            Sayın Turpçu; son günlerde benim yazdıklarımdan ve bazı kişilerle yakın olup siyasi çalışmalar içinde olmamdan rahatsız. Böyle durumlarda ortak arkadaşımız Zeki Kırdar'ı değil de beni ararsanız daha doğru bir iş yapmış olursunuz. Konu her neyse benim davranışlarımdan ben sorumluyum ve cevabını da ben veririm. Ayrıca siyasi konularda anlaşamamak beni aramanıza ve konuşmamıza da engel olmamalı.

            Konumuza dönersek eğer siyaset kişisel gelecek için kurgulanınca kırılıp dökülmeler, kısa süreli zorunlu beraberlikler kacınılmaz oluyor. Ancak  makam ve mevki için “U dönüşü” yapan ve dostlarının uayarısını hiç dikkate almayan insanların ise sonu hep hayal kırıklığı, hatta hüsran olmuştur.

 

            TURGUT GÜVEN

            Yayın Tarihi:11.10.2017