Yazdıklarımı okuyunca halk oylaması sonrası beklediğim sonuç çıkmadığı için karamsarlığa düştüğümü düşünebilirsiniz. Ancak kolay pes eden biri değilimdir. O nedenle aşağıda okuyacağınız satırları bilerek ve düşünerek yazıyorum.

                Öncelikle şunu belirteyim bu ülkede “hak arama”  gibi hukuk kavramlarını artık unutun.. Çünkü 16 Nisan sonrası bu gibi haklarınız geçmişte kaldı.

                Bunu şunun için yazıyorum, halk oylaması sonrası tespit edilen binlerce usulsüzlük, yolsuzluk, seçim kanununa aykırı işlemlere yapılacak tüm itirazlardan sonuç almak mümkün değildir. Bu iddialarınızı video çekimleri ve yazılı belgelerle ispatlasanız bile “birinin” dediği gibi “atı alan Üsküdar’ı geçti”. Bu açıklama aynı zamanda “ben hukuk falan tanımam, dediğim dedik” anlayışıdır.

                Aslında bu söz aynı zamanda YSK’ya “itirazları reddedeceksin” talimatıdır. Halk oylamasının resmi olmayan sonuçları YSK tarafından açıklanmasını beklemeden Anadolu Ajansının yayınladığı sonuçları kesinmiş gibi kabul edip balkon konuşması yapmakla aynı iştir. Bu davranış da YSK’ya “sonuçları lehimize açıkla” emridir.

 Çünkü AKP’li politikacılar halk oylamasında “neler yaptıklarını” çok iyi biliyorlar.

                AKP iktidara gelmeden önce bu ülkede en güvenilir iki kurum vardı. YSK ve ÖSYS. Biri seçimleri, diğeri sınavları kimsede şüphe düşürmeyecek titizlikte yapardı.  Bu iki kuruluş AKP tarafından ülkenin en güvenilmez kuruluşu haline getirildi. Sınavlara giren öğrenciler sonuçlarına ne kadar inanıyor? Seçimlere katılan siyasi partiler sonuçlara hangi gözle bakıyor. 

                AKP iktidara geldikten sonra yapılan tüm seçimlerde şaibe vardır. Oy hırsızlığı olağan hale gelmiş, bunlarda yetmezmiş gibi öyle anlaşılıyor ki YSK’da esir alınmıştır.

Seçim yasası “arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulalarının geçerli olduğu değildir” diyerek kesin hüküm verirken, YSK sandık başkanlarına “arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan birleşik oy pusulaları geçerlidir” nasıl der!

YSK başkanı  “oy birliği ile böyle bir karar aldık” demiş olmasına rağmen alınan böyle bir kararın olmadığı ortaya çıktı.

                Ayrıca, arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan birleşik oy pusulaları seçimde sahte oy pusulası kullanımını engellemek için düşünülmüş bir önlemdir.

                YSK sandık başkanlarına çektiği mesajı şöyle gerekçelendiriyor; mühürsüz oylar seçmenin kabahati değildir, sandık kurulunun suçudur. İlave olarak da “oy pusulaları hologramlı dışarıda basılamaz”  deniliyor. Oysa YSK’nin, bu skandal kararından sadece 2 saat önce tam tersi bir karar aldığı tespit edilmiş.

                Peki, milyonlarca fazladan basılan oy pusulaları nerede? Fazladan basılmış orijinal oy pusulaları YSK’dan alınarak bazı sandıklara bir şekilde gitmiş olamaz mı? Peki, yayınlanan videolarda ki görüntülere ne diyeceğiz!

                Oysa siz bırakın geçmiş seçimlerde alınan böyle kararı, tam tersi kararlar var. Geçmiş seçimlerde de mühürsüz oylar sürekli iptal edilmiş. 

                YSK başkanının sığındığı bir başka gerekçe ise “geçmiş seçimlerde de böyle kararlar aldık ve uyguladık” açıklamasıdır. Oysa bu halk oylamasında YSK'nin aldığı bu kararın yurtdışı oylamasında yine AKP'lilerin itirazlarına rağmen uygulanmış ve sayılmamış.

Yurtdışında oyların sayımı sırasında bir AKP'li yetkili sandık kurulun itiraz etmiş. Yurtdışı İlçe Seçim Kurulu itirazı değerlendirerek, mühürsüz oy pusulaları ile kullanılan oyları geçersiz saymış. Aynı seçimde iki farklı uygulama.

                Aklıma şu takılıyor!

Bu mühürsüz oyların sayılmasını sürekli AKP’li üyeler istiyor! Sizce bir nedeni olabilir mi?

Tüm itirazlara rağmen sonuç değişmez, yazımın başında belirtiğim gibi bu ülkede hukuk boğazlanarak öldürüldüğü için artık dağ kanunları geçerlidir. YSK sonrasında itiraz edilecek hiçbir makam da yoktur.

İtirazlar yoğunlaştıkça Türkiye bir süre sonra dış dünyaya da kulaklarını kapatacak, aynı seçimleri izleyen ve eksikleri söyleyen uluslararası kuruluşlara söylendiği gibi “haddini bil” denilecektir.

Ülkemiz için 17 Nisan karanlığın ilk günüdür. Bu karanlıktan çıkış çok kolay olmayacaktır, uzun sürecektir. Bu günler daha iyi günlerimiz. Çünkü Adaletin öldürüldüğü yerde keyfiyet ve tek adamlık başlar, daha çok şaşıracağınız ve duyduğunuzda “yok canım” diyeceğiniz birçok olaylara şahit olacağız.

Kazanılan seçim, kaybedilmiş sayılıyor, insanlarımız bu haksızlığa sessiz kalıyorsa o toplum karanlığı yaşamak zorundadır.

 

                TURGUT GÜVEN

                Yayın Tarihi:18.04.2017