Kurultay izlenimlerine kaldığım yerden devam edeyim.!

            CHP Kurultaylarını yıllardır en ince ayrıntısına kadar takip ederim. En ince ayrıntıdan kastım şudur, kurultay salonu dışına pek çıkmam, karnımı doyurmaya bile gitmediğim olmuştur, bunu hiçbir anı ve gelişmeyi kaçırmamak için yaparım.

            Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşması bir arkadaşımın da sosyal medyada yazdığı gibi Salı günleri grup toplantılarında yaptığı konuşmalardan biriydi. Gelecek dönemde düşünülen ne bir yenilik, ne bir hedef, ne bir plan, program vardı. Adeta salonu uyuttu, sadece son cümleleri ayakta alkışlandı. Tribünler bitse de gitsek havasındaydı ve çok önemli sözlerini de alkışlamadı. Çünkü tribünler Kılıçdaroğlu’ndan umudunu kesmişti.  

            Muharrem İnce bence siyasi yaşamının en anlamlı ve en iddialı konuşmasını yaptı. Tek kelimeyle kusursuzdu. 2019 yılına kadar yapılması gerekenler, parti tüzüğünde düşündüğü değişiklikler, iki kez partisini birinci yapamayan genel başkanın istifası, AKP ile dişe diş mücadele, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda ise açık ve netti.

            Kurultay solununda Kılıçdaroğlu destekleyen 80-100 kişilik genç bir grup tribünleri coşturmaya çalışsa da başaramadı, ancak seçim sonuçları açıklanana dek desteklerini sürdürdü. Bu grubu yönlendiren bir gençler Kılıçdaroğlu’nun kurmaylarından talimat aldıklarına şahit oldum. Yine bu gençlerle yaptığım sohbetlerden Yeni Mahalle ve Çankaya Belediyelerinde taşeron firmalarda çalıştıklarını öğrendim.Bir çoğunun da parti üyesi olduğunu sanmıyorum. 

            Muharrem İnce’yi destekleyen gençler ile de sohbet ettim. Bu gençler Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Yalova illerinden gelen gençlik kolları üyeleriydi. Onları yönlendiren ise Yalova Gençlik Kolu İl Başkanıydı.

            Gelelim şu mükerrer imza konusuna! CHP Kurultaylarını sürekli izlediğimi yazmıştım. Ancak hiçbir kurultayda bu tip uygulama, hatta böyle bir üçkağıt görmedim. Her ne kadar Zonguldak İl Başkanı Umut Başoğlu kurultay sonrası yaptığı açıklamada konuya farklı bakıp, “Kılıçdaroğlu’nun vermiş olduğu dilekçeyle 49 imzanın mükerrer sayılmamasını ve adaylığı riske giren Sayın İnce’nin aday olması gerektiğini belirtmesi tüm ülkeye ve tüm siyasi partilere örnek olması gereken bir davranıştır” dese de bu kedinin pisliğini örtmesine benziyor. Olaya objektif değil de taraf olarak bakarsanız Başoğlu gibi konuşmanız doğaldır. 

            Olay şudur! Kurultay delegeleri adayları imzaları ile önerir. Bunun için yeterli imza sayısı 127’dir. Kılıçdaroğlu 1081, İnce 177 imzayı divana vermişlerdir.

            Şimdi burada durup Kurultay öncesi Çarşamba gününe dönelim.. İnce’ye imza veren delegelere baskı yapıldığı şikayetleri gelince İnce, Kılıçdaroğlu ile görüşmeye gitmiş, bazı genel başkan yardımcılarının ismini vererek delegelere baskı yaptığını anlatmıştı. İşte bunun sebebi İnce’ye imza veren delegelerden imza alınarak İnce’nin adaylığını mükerrer imzalar nedeniyle düşürmekti.           

            Şimdi biraz düşünelim! 49 delege her iki adayın listesine de imza vermiş değil mi? Bu durumda yapılması gereken, divan başkanı bu kişileri çağırıp tercihini sormasıdır. Bu yapılmadığı gibi hangi delegelerin mükerrer imza verdiği bile söylenmedi. İnce de kürsüye çıkıp  “ben lütufla aday olmam ” dedi.

            Buraya kadar anlattıkların işin üç kağıt tarafı, tezgah tarafını ise şöyle anlatayım!

            Divan Başkanı 49 mükerrer imzanın İnce’nin listesinden düşüldüğünde aday olamayacağını açıkladı değil mi? Peki bu 49 imza neden İnce’nin listesinden düşüyor da Kılıçdaroğlu’nun listesinden düşmüyor? En önemlisi ise şu! Divan başkanı bu durumu anlattıktan hemen sonra; “ancak” dedi ve Kılıçdaroğlu’nun verdiği önergeyi okudu. İmzaların mükerrer olduğunu Kılıçdaroğlu nereden biliyordu? Divan Başkanı daha durumu açıklamadan Kılıçdaroğlu’nun önergesi nasıl hazırlandı.

            İşte ben Kılıçdaroğlu’nu bu nedenlerle dürüst bulmuyorum..    

            Bakınız bu durum Divan Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından açıklandığında salonda tepkiler yükselmeseydi Kılıçdaroğlunun kurmayları ve Divan tarafında aynen uygulanacak İnce aday yapılmayacaktı.Tepkiler karşısında bu uygulamadan vazgeçilmek zorunda kalındı.

 

            Aynı zamanda delegelerden 1081 imza alan Kılıçdaroğlu 790 oy alması delegelere verilen rüşvetin, baskının hatta tehdidin kanıtı niteliğindedir. Kılıçdaroğlu kendisine imza verip oy vermeyen 291 delegenin hesabını tekrar parti meclisine yazdığı kurmay ekibine  sormalıdır. 

            Tüm bunları yapan bir partinin Genel Başkanı 430 km Adalet için yürümüş olması oldukça ilginçtir. Bir ilginçlikse tribünlerin sürekli “hak, hukuk, adalet” sloganı atmadır. Hani bir deyişimiz var ya, olmayan söylenirmiş.

            Devamı yarın son!

            TURGUT GÜVEN 

            05.02.2018