Kurultay 2.gün Parti Meclisi (PM) seçimleri ile tamamlandı. Kılıçdaroğlu Kurultay konuşmasında Parti Meclisini (PM) büyük oranda değişeceğinin sinyallerini verirken, salondaki  kurmayları benzer sözleri delegelere anlatıyordu.

            Örneğin Haluk Koç siyaseti bile bırakmayı düşünmüştü ama Kılıçdaroğlu kendisini ikna etmişti de partimiz böyle büyük bir değeri kaybetmemişti! ))))))))

            Peki Kılıçdaroğlu acaba parti üyesinin büyük tepki gösterdiği kimleri PM listesine yazmamıştı! Atamıza “kefere” diyen Mehmet Bekaroğlu’nu mu? (bu zat hala söylediği bu söz ile ilgili bir açıklama yapmış değil, bu partinin milletvekili ve delege bu şahsa oy veriyor yazıklar olsun)  Ya PKK savunucusu Sezgin Tanrıkulu’nu mu? Melih Gökçek ile ticari bağlantıları olduğu basında yazılınca sessizliğe bürünen Tekin Bingöl’ü mü? Sağdan devşirme Bülent Kuşoğlu’nu mu? Partiye hiçbir katkısı olmayan asalak haline gelmiş, sadece konumlarını korumak için çaba harcayan, Bülent Tezcan, Faik Öztrak, Erdoğan Toprak, Seyit Torun, Veli Ağababa, Akif Hamzaçebi’ mi? Hiçbirini harcamadı.  Hepsi listesindeydi. Bu şahısların parti tabanında karşılığı var mı?  Doğup büyüdükleri şehirlerinde bile üyenin karşısına çıkamayacak kadar bitmiş bu şahıslar yine Kılıçdaroğlu’nun listesinde başroldeler.

PM listesine bakınca da Kılıçdaroğlu’nun niyetinin bu partiyi iktidara taşımak değil, bitirmek, yok etmek olduğunu anlarsınız.

Kılıçdaroğlu Kurultayda ve bu gün grup toplantısında yaptığı konuşmada CHP de birlik beraberlik çağrısı yaptı. Bu davete nasıl inanacağız! Kurultayda bir genel başkan anahtar liste hazırlıyor ve delegeye dağıtıp o kişilerin seçilmesini istiyorsa birlik beraberlik mesajında samimi değil demektir. Partisinde birlik beraberlik amacı taşıyan biri anahtar liste ile insanları bölmez. Bu liderlerin değil küçük adamların işidir.

Önemli bir konunun daha altını çizeyim! TBMM’de önümüzdeki günlerde gelmesi beklenen “Bütün Şehir” yasası var.. Bu yasa aslında Kurultay öncesinde meclise getirilecekti. Ancak, CHP Grup başkan vekilleri meclis başkanlığından bu yasanın kurultay sonrası gelmesini bir şekilde sağlandığı söylentiler arasında. Hani iki gündür yazıp, CHP Genel Merkez yöneticilerinin delegeler rüşvet dağıtmasından bahsediyoruz ya! CHP Kurmayları, özellikle ilçe başkanı olan delegelerin desteğini almak için “önümüzdeki yerel seçimde ilçende belediye başkan adayımız sensin” sözünü verdiler ve desteğini aldılar.!. İşte bu yasa tamda oyunu satanlarla  ilgili.             

Bütün Şehir yasası içinde oyunu satan ilçe başkanlarını yakından ilgilendiren bir madde var. Oda şu! Söz konusu yasayla Bütün Şehir yapılacak olan illerde (bunlardan biri de Zonguldak) ilçe belediyeleri ka-pa-tı-lı-yor! Bu şu demek Zonguldak Bütün şehir olursa sadece belde belediyeleri değil tüm ilçe belediyeleri kapatılacak.. Yasa AKP+MHP oylarıyla da rahat geçer.  Bu durumda kurultayda oyunu satan “değerli” delegeler rüşvetinizi başka kurultayda alacak!.

Kurultayda “adalet ve cesaret” sloganı seçilmişti. Bence CHP’nin bu günkü yapısıyla  hiç uygun değildi. Çünkü parti içi demokrasinin işlemesi için adalet şart. Ancak CHP’de adaleti ara ki bulasın. Üstelik hak ihlallerinde adalet arayanı da kapının önüne koyuyorlar. Cesaret ise Haziran ayında “adalet yürüyüşü” yaparken değil, 17 Nisanda mühürsüz oylar geçerli sayıldığında gösterilmeliydi.!

 Kurultayda yaptığı haber nedeniyle ceza evinde yatan Kılıçdaroğlu’nun kurmaylarından İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun posteri salonun tam ortasında asılıydı. Ancak o posterden çok daha küçük bir Atatürk posteri asılması bence “siz Atatürkçüleri bu partide gelecek günlerde küçülterek yok edeceğiz” düşüncesinin mesajı gibi algılandı. Bu uygulama CHP’de bir ilkti.

 Kılıçdaroğlu’nun parti gücünü acımasızca kullanarak (AKP’nin seçimlerde devlet gücünü kullanması gibi) her türlü entrikayla kazandığı bu kurultay benim parti üyesi olarak izlediğim son CHP kurultayıydı.

Bana göre Kılıçdaroğlu CHP’nin başına bir şekilde getirilmiş ve CHP’yi yok edip bitirmekle görevli bir ABD projesidir. İdeolojik olarak CHP ile hiçbir bağı olmayan bu görevli benim için “Ben Dersimli Kemal’im” dediğinde bitmiştir. Çünkü bu ilin adı 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından konulmuştu. Bugüne kadar sol düşüncenin kalesi olan bu ilden seçilen hiçbir milletvekili (Hüseyin Aygün hariç) bu sözü söylememişti.  Dersimliyim demek bir anlamda Atatürk’e gizli başkaldırıydı. Kılıçdaroğlu aynı zamanda Dersim İsyanının mağduruyum diyenlerden biriydi. Soroscu Tesev derneğinin kurucu üyesiydi.

Bu kimliğinin dışında, sekiz kez seçim yenilgisini bile çevremizdeki arkadaşlarımıza anlatmadık. CHP üyeleri değişimden yanayken parti içi demokrasiyi işletmeye karşı çıkıp yönetimleri ellerine geçirenler değişime karşıydı. Çünkü bu kişiler ülkenin ve partinin değil kişisel çıkarları peşindeydi.

Şimdi bir düşünün.!

Örgütler kendi içlerinde kavgalı, seçim çalışmalarında bile küslükleri devam ediyor!

Normal günlerde hiçbir çalışma yapmayan, seçimden seçime halkın karşısına çıkan örgüt yönetimleri!

Üyesi parti içi demokrasiyi yeterli görmüyor, adaletsizliğe uğradığında ise sahip çıkanı yok! Derdini anlattığında ise disiplin kurulunun yolu gösteriliyor!

Parti içi seçimlerde tüzük ve yönetmelik uygulanmadığı için büyük gerginlikler yaşanıyor!

Parti üyelerinin büyük bir kısmı Genel Başkanı ile seçim kazanamayacağını biliyor!

Üye seçimlerde CHP’ye kerhen oy veriyor, akşam seçim sonuçlarını öğrendiğinde sürekli hüsran yaşıyor!

Bunca olumsuzlukları ortadan kaldırmak için hiçbir çalışma yapılmıyor. Seçim başarısı için dokuzuncu kez aynı kişiyi denemeye kalkılıyor!

Bu kişiyle olmaz, yine hüsran yaşarız değişmeli diyenler selden kütük kapmakla suçlanıyor!

Diyecek ve yapacak bir şey kalmadı, ne diyelim yolunuz açık olsun!

TURGUT GÜVEN.

Yayın Tarihi 07.02.2018