Bu konu benim için önemli!

            CHP içinde uzun zaman tartışılan iki yöntem var.

            İlki ülkeyi yöneten AKP gibi bir parti var, bu partiyi iktidardan uzaklaştırmak için iç sorunlarımızı dondurup tartışmayalım, iktidara gelmek için mücadele edelim. Sonra döner iç sorunlarımızı tartışır hallederiz.

            Bir diğer görüş ise CHP iç sorunlarını tartışarak halletmeli. Mevcut yönetim kadrolarından kurtularak özüne, ilkelerine dönmeli. İçinde ki yaşanan her türlü kirlilikten, sahtekarlıktan, düzenbazlıktan kurtulmalı. Bunları yapanlara hesap sorulmalı. Tertemiz, sistemi oturmuş, proğramı belli, tüzüğü ve yönetmeliği tıkır tıkır işletilen, inanılır ve güvenilir bir hale gelip umut olmalı.

            Ben ikinci görüşe inananlardanım, duruşum, iç konulara bakış açım ve yazdıklarım bu yönde. CHP'yi mevcut yönetim anlayışından kurtaramadan ülkeyi de AKP'den kurtaramayacağımıza inanıyorum. Partiyi bir ordu gibi düşünecek olursak, düzensiz bir ordunun savaş kazandığını tarih yazmaz.

            Neden birinci görüşe katılmadığımı da kısaca anlatmaya çalışayım!

            İç sorunlarımızı tartışmak ve partiyi güvenilir hale getirmek için iktidara gelmeye gerek yok. CHP bu haliyle kendi üyesine bir güven vermiyor. Güvenilir olmayan bir partinin iktidara gelmesine de imkan yok. İç sorunları tartışmayıp dondurulması ne kadar doğrudur? Diyelimki CHP iktidara geldi, dondurulmuş sorunları o zaman mı tartışıp düzelteceğiz. Bu durumda iktidardayken bölünmüş olmayacakmıyız. Savaşa girmeden önce orduyu düzenlemeli, gerekli eğitimlerden geçirmeliyiz diye düşünenlerdenim.  

            *****

            Bu genel bakışı belirledikten sonra yerel de tartışılan sorunlarımıza bu bakış açısıyla çözüm önereyim.!

            Zonguldak tüm ilçelerinde mahalle delege seçimlerini tamamladı. İlçe yönetimleri,  yönetimleri ellerinde tutmak adına parti içi demokrasiyi işletmek yerine olabildiğince kısıtladılar.

             Delege seçimlerini tüzük ve yönetmeliğe uymayan yöntemler yaratarak uyguladılar. Kimi ilçe kendine bağlı kişilerden “delege ağaları” tespit ederek mahallelerde delege listeleri oluşturdu. Kendilerine kesin oy verecek insanları çoğunlukla delege yaptı. (Kilimli de olduğu gibi)  Kimi ilçede  ilçe başkan adayları ortaya çıkıp delege listelerini oluşturdu.(Kozlu da olduğu gibi)  Kimi ilçede muhalefet liste yapma imkanı bulsa bile mahallelere sandık kurulmayıp ilçe binalarında seçim yapılarak üyenin seçime katılımı engellendi.(Çaycuma ve Ereğli gibi) Diğer ilçelerde bunlardan farklı değil.

            Merkez ilçede ise muhalefetin baskısıyla parti içi demokrasi bir kaç adım atabildi. Seçim sandıklarının küçük de olsa bir kısmı mahallere taşındı. İstenildiği gibi olmasa bile diğer ilçelerden daha doğru bir seçim yapıldı. Bundanki başarı merkez ilçenin değil muhalefetin onuda belirtmiş olayım.

            Muhalefetin endişesi “delege seçimlerinin güvenliğiydi”. Bu endişe nedeniyle fiziki olarak yetersiz olan ilçe binasında seçimlerin yapılması seçim güvenliğini tehlikeye düşürüyordu. Çünkü bir dönem önce bu endişeler gerçekleşmiş ve itiraf bile edilmişti. Ayrıca merkez ilçe yönetimi taraf durumunda olduğu için güven kaybı vardı. Sonuçta seçimler taraf olmuş bu kişiler tarafından yapılacaktı.

            Tüm uyarılara rağmen Merkez İlçe Başkanı Ebru Uzun ve yönetimi muhalefetinde isteklerinin bir kısmını yerine getirelim anlayışı ile 19 mahallenin üye sayısı düşük 9 mahallesinde sandık kurdu. Mahallelerde kurulan hiç bir sandıkta seçime gölge düşmedi. Seçimler olabildiğinde demokratik bir şekilde gerçekleşti.

            İlçe binasında yapılan ve üye sayısı bir hayli fazla olan delege seçimlerinde ise muhalefetin korkuları, endişeleri ne yazık ki gerçek oldu. Muhalefet uyarılarında haklı çıktı çünkü seçime hile karıştı.

            Terakki Mahallesinde Bülent Ulubay ikinci kez oy kullanırken, Bahçelievler Mahalelesinde ise Olcay Can sandığa çift oy atarken yakalandı. Sandık görevlileri tarafından bu sahtekarlık tutanakla belirlenip resmileşti. Düzenlenen tutanakta merkez ilçe yönetiminde bulunan sandık görevlilerininde imzası var. Bu tutanaklar ilçe başkanı Ebru Uzun'a teslim edildi.

            Araya girip bir tespitimi de hemen belirteyim. Zonguldak ilçelerinde tüm bunlar yaşanırken Milletvekillerinin “ne seçilmişinden ne de atanmışından” hiç ses çıkmadı, şu yapılan yanlıştır şöyle yapın önerisi gelmedi. Seçim bittikten sonra atanmış olandan yine ses yoktu ama seçilmiş olan “ben beyaz listeyi destekledim” diyerek işin başından bu güne perde arkasında olduğunu açıklamış oldu. Bu duruş seçilmiş de olsa atanmışta olsa milletvekiliğine yakışmadığını belirteyim.

            Konumuza dönelim!

            Yazının hemen başında parti içinde iki görüşten bahsetmiştim. Bu partinin yeniden umut olabilmesi için  dürüst, namuslu ve siyasi duruşu olan insanların yönetimlerde olması şarttır. Kendi içinde yaşanan yanlışlara asla izin vermeyen, suç işleyene gereken cezayı veren anlayışta olması gerekir.

            CHP Genel Başkanı bu ülkede adaletin kalıcı olması ve her insana eşit bir şekilde uygulanması için 400 km yürüdü. Peki aynı genel başkan “parti içinde adaletin hiç mi önemi yok mu, dilediğinizi yapın mı?” diyor.

            Merkez ilçe delege seçimlerinin üzerinde 20 gün geçmiş olmasına rağmen oy hırsızlığı tespit edilmiş olan Bülent Ulubay ve Olcay Can, Ebru Uzun ve yönetimi tarafından  hala parti disiplin kuruluna verilmiş değil. Biz seçimlere hile karıştıran, oy çalıp seçim kazanan AKP'lilere neden kızıyoruz ki. Bu davranış “benim hırsızım iyidir” anlayışı değilse nedir?

            Tüm gerekenler yapılmadığı gibi üstelik merkez ilçe kulislerinde Olcay Can'ın merkez ilçe başkanlığına aday olacağı konuşuluyor. Yaptığı hırsızlık tutanaklara geçmiş biri merkez ilçe başkanı olacak ve partimiz seçimlerde başarılı olacak öyle mi?

            Bu durumda işin doğrusu şudur! Ulubay ve Can gerçekten onuruna düşkün insanlar olsalardı  olay sonrası yapmaları gereken ilk iş partiden istifa etmek olurdu. Ebru Uzun ve merkez ilçe yönetimi ise bu şahısları il disiplin kuruluna göndererek giderayak doğru bir iş yapmış olurlardı.

            Parti yönetmeliği bu konuda ne diyor ona bakalım!  

            PARTİ SUÇLARI MADDE 11- A. Kesin Çıkarma Cezası Verilmesini Gerektiren Parti Suçları.  G bendi.  Partiye üye yazımı ve temsille ilgili kuralları çiğnemek, parti içi seçimlere hile karıştırmak.

            Bu suçun karşılığı yönetmeliğine göre kesin çıkarma cezasını gerektiriyor. Yönetime geldiği günlerde “sosyal medya paylaşımlarını suç sayıp merkez ilçe de komisyon kuracağını tv ekranlarında açıklayan”  Ebru Uzun ve yönetimine, ayrıca seçilmiş ve atanmış milletvekillerine görevini hatırlatayım istedim. İçinizdeki suçlulara gerekeni yapın.

            TURGUT GÜVEN

            Yayın Tarihi: 29.10.2017