Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bir önceki yazımda belirttiğim gibi CHP’nin halk oylamasını iptal talebini reddetti. CHP bu karardan sonra diğer hukuk yollarını aranacak. Yapılan açıklama böyle.

                Tabi ki tüm hukuk yolları sonuna kadar zorlanmalıdır. Peki, sonuç değişir mi? Bence değişmez.

                Seçimin güvenliğini sağlaması gereken YSK yaptığı açıklamayla usulsüzlük yapılmasının yolunu açıyor ve yapılan itirazları reddediyorsa  “ananı seven kadı kimi kime şikâyet edeceksin”  durumu ortaya çıkmıyor mu?

                Halkoylaması sonrasında genler geçtikçe gelen haberler ve açıklamalar usulsüzlüğün boyutunu ortaya koyması açısından önemli. Halkoylamasından “istediği sonucu elde eden” AKP’liler bile sonuçtan rahatsız. Çünkü Halk oylamasını nasıl kazanıldığını en iyi bilenler kendileri.

                YSK, AKP’li bir üyenin başvurusu üzerine tartışılan ve sandık başkanlarına yasaya aykırı “mühürsüz oyların kabulü” mesajını çekiyor. Bu durumda sorulması gereken soru şu; AKP’li üye sandıklar açılmadan mühürsüz oy olduğunu nereden biliyor! Ayrıca sayım esnasında mühürsüz bir zarf çıktığında açılıp kabul edilmesini neden istiyorlar?

                İşte bu durum mühürsüz oyların üzerindeki şaibeyi arttırıyor.

                YSK kararından sonra başvuru yapılacak olan merciler neresidir? Anayasa Mahkemesi (AYM) olmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) olarak düşünülüyor.

                Ayrıca AB ve ABD Halkoylamasını yakından takip ediyor ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Konferansı (AGİK)’in raporunu bekliyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanını telefonla kutlamasını AKP’li siyasetçiler can simidi olarak gördüler.  Halkoylamasını meşrulaştırdı algısı yaratmak için açıkladılar. AKP’liler ülkede bu algıyı yaratmaya çalışıldığı anlaşılınca bu kez Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Sarah Huckabee Sanders, “ABD Başkanı Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı aramasının referandum sonucunu kabul ettiği anlamına gelmediğini” açıkladı.

                AKP’lilerin Halkoylamasını meşrulaştırmak için bu çabaları şüpheleri azaltmak yerine tam tersine arttırmaktadır. Yine yandaş medyanın YSK’ya yapılan itirazlar sonrası CHP’ye saldırması boşa değildir.

                *****

                CHP’li arkadaşları biraz kızdıracak, ancak sakin kafa ile düşündüklerinde bana hak verecekleri bir konuya değinmek istiyorum.     

Halkoylaması çalışmaları sırasında Cumhurbaşkanı, AKP’li politikacılar ve Devlet Bahçeli Anayasa değişikliğinin neler getireceğinden çok CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı siyasi hataları (!) konuştular.

Bunların en önemli ikisi “kontrollü darbe ve Bylockcu milletvekilleri” açıklamalarıydı.

Şimdi sakin kafayla düşünelim, CHP gibi bir partinin genel başkanı iddia ettiği konularda elinde belgesi yoksa açıklama yapar mı? Özellikle bu kadar hassas bir gündemden geçerken üstelik! Kurusıkı atmak kimin işine yarar bunu bilmez mi?

Bir başka önemli konu ise şudur. CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un Halk Arenası programındaki “emperyalistleri evet çıkma bile amaçlarına ulaşamayacakları ve yine denize dökeceğiz” açıklaması AKP’li siyasetçiler tarafından “evet diyenleri denize dökme” olarak çarpıtılınca Kılıçdaroğlu’nun tavrı AKP’nin ekmeğine yağ sürmek değilse nedir? Bir Genel Başkan milletvekilini AKP yalanlarına alet eder mi? 

                Ben Kılıçdaroğlu tarafından verilen siyasi malzemelerin hata olduğunu düşünmüyorum. Kılıçdaroğlu bunu bilerek yapıyor.

                Neden böyle düşündüğüme gelince!

                Anayasa değişikliğini yazan BOP’in mimarı ABD’dir. ABD bu projesini gerçekleştirmek için 1 Mart tezkeresini mecliste engelleyen Deniz Baykal’ı küçük bir operasyonla pasifize etti.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olması sonrasında CHP çizgisinden uzaklaştırıldı ve CHP, YCHP yapıldı. YCHP ve genel başkanı ABD’nin BOP projesinin gerçekleşmesine yardımcı olmak zorundadır. Çünkü ABD tarafından kendisine verilen görev budur.

Unutmayın Kılıçdaroğlu Soroz’un desteklediği TESEV’in hala kurucu üyesidir.

*******

Halkoylaması sonrası CHP’den yapılan açıklamalar bir oranda sorumluluk taşısa da diğer taraftan “hayırcı” kesimin ve parti tabanının gazını almaya yöneliktir.

CHP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) gelişmeleri görüştüğü toplantı sonrasında parti sözcüsü Selin Sayek Böke “sine-i millete dönmek” dahi görüşüldü açıklaması üzerinden bir saat dahi geçmeden Grup Başkan vekili Levent Gök, “MYK Sine-i milleti benimsemedi” demesi gelecek günlerde AKP’nin ağzında sakız olacaktır.

CHP gibi bir parti bu kadar kötü yönetilemez. CHP en kısa sürede bu kadrodan kurtulmalıdır diyeceğim ama artık gerek kalmadı. Çünkü 16 Nisan sonrası ülkede demokrasi rafa kaldırılmıştır.

Her olumsuzluğa rağmen CHP’deki duyarlı kesimin yapması gereken çok önemli bir görev var.

Anayasa değişikliğine “hayır” diyen ve bunun için halkın karşısınca çıkıp anlatan birçok siyasi parti ve kitle örgütleri var. İşte CHP içindeki Kemalistlerin görevi hayır bileşenlerini bir araya getirerek, hukuk yolları tıkandığında ne yapılması gerektiğini ile ilgili bir “B” planı hazırlamalı ve kamuoyuna açıklamalıdır.

Çağdaş Demokrasiye dönüşün başka yolu yoktur.

 

TURGUT GÜVEN

Yayın Tarihi:20.04.2017