Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bir konuyu siyaset gündeminden çıkamadığımız için ötelemek zorunda kalmıştım. Çok önemli bulduğum bu konuyu bugün irdelemek istiyorum..

                AKP 16 yıldır iktidarda ve her atadığı bakan ile Milli Eğitimde kendine göre değişiklikler yaptı. Bu değişiklikleri yaparken eğitim şurası veya konunun uzmanlarına danışmak yerine, kendi ideolojisini eğitim sisteminin içine sokmaya kalkınca her keresinde duvara tosladı. Şimdi eğitim ve öğretim mevzuatının yeniden değiştirileceği konuşuluyor.

                AKP’nin amacı bana göre açık ve net! Tüm okulları imam hatip okullarına dönüştürüp ideolojisine uygun kuşakları yetiştirmek.  Amiyane tabirle “arka bahçe yaratma” peşindeler. 

                Bunun içinde bilimsel eğitimden uzaklaşıp dini eğitime ağırlık vererek eğitimin kalitesini düşürdüler. Bu nedenler yıllardır okullarımızın uluslararası alanlarda bir tek başarısı yok.

                İşe önce üniversitelerde “türban” ile başladılar. Bu mücadelelerine masum bir istekmiş gibi özgürlükleri savunan sol kesimlerin bazıları da destek verdi. Türban o kadar özgürleşti ki günümüzde ilkokulda bile serbest hale geldi.

               Sonrasında ise hedeflerine ulaşmak için yandaş sendikaları devreye soktular. Yandaş sendikalar birçok önemli hakları için ses çıkarmazken, kişisel hak ve örgütlükleri öne sürerek kılık kıyafet yönetmeliğine karşı “sivil itaatsizlik” eylemleri başlattılar.

Mevcut yürürlükte olan memur kılık kıyafet yönetmeliğine göre erkek memurlar sakal bırakamıyorlar ve yaz dönemi hariç (15 Mayıs-15 Eylül) kravat çıkartamıyorlardı. MEB personelleri için örnek vermek gerekirse yetkili sendika Eğitim Bir-Sen ve diğer sendikalar Türk Eğitim-Sen, Eğitim-Sen kılık kıyafet konusunda ortak sendikal eylemlerini sürdürüyorlar. Sendikalardan gelen açıklamalarda yürürlükteki kılık kıyafet yönetmeliğinin değişmesi gerektiği vurgulanırken, baskıcı ve zorlama ile kamuda kıyafet yönetmeliğinin olamayacağı ifade ediliyor.

Sendikaların uzun süredir kılık kıyafet konusunda yürüttükleri eylemlerden dolayı gerek memurlar gerek öğretmenler kılık kıyafet yönetmeliğine uymuyorlar ve sendikal karar doğrultusunda hareket ediyorlar. Yeni kılık kıyafet yönetmeliğinin Başbakanlık’ta bekletildiği, yönetmelik içerisinde erkek kamu personellerine yönelik sakal serbestliğinin de yer aldığı açıklandı. Erkek memurlar için yeni yönetmelik taslağında kravatın da zorunluluk olmaktan çıkarılacağı beklentisi var.

                Siyasi iktidar ise en küçük hak aramaz eylemine karşı şiddet uygularken bu eyleme ses çıkarmadığı gibi tam tersine görmezden gelip destekleyeme devam ediyor.

                Bakınız!

                2017-2018 Eğitim ve Öğretim yılının açılışında Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf Tekinöğretmen olmuş bir kişiye herhangi bir kıyafeti dayatmak mantıken ve içinde bulunduğumuz çağ itibari ile de doğru değil” açıklaması yapıyordu.

                Gazetecilerin “Öğretmenlerin kılık kıyafet uygulamasında bir değişiklik yapılacak mı?” sorusunu cevaplandıran MEB Müsteşarı, “öğretmenlerimizin kılık kıyafeti ile ilgili değişiklik yapmamızı gerektiren bir durum yok, öğretmenlerimiz kendilerine yakıştığı bir şekilde giyiniyorlar” ifadesini kullanıyordu. Bu açıklamayı yapan müsteşar efendi de sakallıydı üstelik.  

                Öğrencilerin serbest kıyafet uygulamasından sonra ikinci adımda peşinden gelmeliydi o da öğretmenlerin kılık kıyafet yönetmeliğini bu adıma dayatılarak ortadan kaldırılmasıydı. Oda çok gecikmeden geldi.

                Anadolu Eğitim Sendikası 2018-2019 eğitim-öğretim yılı için kılık kıyafet serbestliğini içeren sendikal eylem kararını yeniledi. Öğrencilerin okullara serbest kıyafetle gelmeleri konusunda kararı velilerin ortak hükmüne bağlayan düzenlemeler yapılırken, öğrenciler saç kesimleri ile özgürleşirken, eğitim çalışanlarının saç sakal tıraşına karışılmasının, pantolon kumaşına ve spor ayakkabıya müdahalenin çağ dışı olduğu ifade edildi. Kendi kişisel tarzını yansıtan öğrenci karşısına, öğretmenlerin takım elbise ve kravatla çıkarılmasının eğitim disiplinini bozduğu, kravat ve ceketin serbest hareket etmeyi, eğitimde beden dilini kullanmaya engel olabildiği belirtildi.

Sonra ne mi oldu!

                Şu an eğitim kurumlarımızın büyük bir bölümünde kılık kıyafet diye bir şey kalmadı. Okullar da kravatsız, uzun saçlı, sakallı öğretmenlerin yanında türbanlı öğretmenlerimiz de oldu ve hepsi özgürlüklerini yaşıyor.

                Sonrasında sarıklı, takkeli erkek, çarşaflı veya mini etekli kadın öğretmenler yine özgülükler adına gelecektir.

                MEB bağlı kuruluşlar kılık kıyafet yönetmeliği değiştirilmediği halde bu başıbozukluğu görmemezlikten gelmeye devam ediyor.

                Bu yazımı okuyan birçok arkadaşımın “şimdi senin yazdığın da iş mi, kılık kıyafetin serbest olması eğitimde kaliteyi nasıl düşürüyor” dediklerini duyar gibiyim.

                Karşınızda ki insanın kılık kıyafeti o kişi hakkında size bir mesaj verir. Eğer sakallı bir erkek veya türbanlı kadınsa dünya görüşün, hangi kafada olduğunu büyük oranda tahmin edebilirsiniz.

                İşte bu nedenle kılık kıyafetinin karşısındaki kişiye ipucu vermemesi için bu konuda gerekli yasalar ve yönetmelikler hazırlanmış. Doğru da yapılmış..

                İşin tuhaf tarafı kıyafet konusunda eylem başlatanların bir amacı var.. Hayalindeki düzene uygun nesil yetiştirip, rejimi demokrasi içinde değiştirmek. Amaç şeriat devleti.

                Bakıyorum da bu amaca hizmet eden Atatürkçü, laik, demokrat, hatta devrimci öğretmenler var. Onlarda haftada bir tıraş oluyor, kravat takmıyor, kot pantolon giyiyor vs. Rahatlıklarına düşkün oldukları için bu eyleme istemeseler de  destek vermiş oluyorlar..

                Ben veli olsam bu eyleme destek olan, kılık kıyafeti bir eğitimciye yakışmayan öğretmene çocuğumu teslim etmem..

                Bu konular gündeme gelince şah döneminde İranlı devrimcilerin, sosyalistlerin, ilericilerin yok oluşları aklıma gelir. İran Şahını devirmek için mollalara verdikleri desteği bilirim. Mollalar rejimi ellerine geçirdiklerinde kendilerine destek olan ilericileri darağacına çekmeye başladıklarını hatırlarım.  

                Özgürlükler, toplum ileriye taşımak için talep edilir. Kılık kıyafet serbestliği bence yozlaşmadır geriye gidiştir. Geriye gidiş yozlaşmadır ve özgürlük taleplerinin ardına saklanamaz.

                Eğitim içindeki ilerici sendikalar ve öğretmenler bu oyuna alet olmamalı tersine bu geriye gidişin ardındaki asıl amaca karşı çıkmalıdır.

 

                TURGUT GÜVEN

Yayın Tarihi: 20.01.2019