Siyasi iktidarın sözcüleri ve temsilcileri her fırsatta OHAL uygulamasının ülke insanının yaşamında her hangi bir değişiklik yaratmadığını, kimsenin özgürlüğüne kısıtlama getirmediğini ısrarla söylüyorlar.! Eğer AKP’liler bir konuda ısrar ediyor ve algı yaratmaya çalışıyorlarsa, o işin altında mutlaka bir şeytanlık olduğunu düşünürüm.

            Şimdi bakalım AKP’li politikacı ve sözcülerinin yaratmaya çalıştığı algı ne kadar  doğru, OHAL özgürlükleri mi kısıtlıyor yoksa yaşama hakkını mı görelim!           

            İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi adı altında bir kuruluş var. Yok meclis deyince aklınıza milletvekillerinden oluşan bir komisyon falan gelmesin. Muhalefet partileri böyle bir komisyon kurulmasını istemiş olsalardı kesinlikle AKP oylarıyla ret edilirdi. 

            Bu meclis şu an kurumsallaşma çabası içinde olan konunun direkt muhataplarından (TMMOB, TTB, DİSK, TÜRK-İŞ’e bağlı bazı sendikalardan) oluşan ve akademisyenlerden destek alan sivil bir meclis.           

            Bu sivil ve bağımsız meclis 2017 yılında yaşanan OHAL sürecinde çalışma alanında bir rapor yayınladı. Raporun adı, 2017 yılında iş cinayetleri. Bu raporda ilginç veriler var. Gündeme gelmemiş, gazete sayfalarında ne yazık ki  yer alamamış iş kazaları ve iş cinayetlerinin istatistiği tutulmuş. Rapor şöyle;

“Güvencesizliği bugünün proleter çalışma ve yaşam disiplini haline getiren AKP’nin iktidar yılları boyunca İş Cinayetlerinde yaklaşık 20 bin 500 işçi yaşamını yitirdi. OHAL/KHK rejimi ise güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma koşullarını daha da ağırlaştırdı ve yaygınlaştırdı. Sonuç, 2017 yılında İş Cinayetleri sonucu 2006 işçi yaşamını yitirdi.”

Burada ilginç bir durum var.. Bizim yasalarımız ve İLO (uluslar arası çalışma örgütü) konuya farklı yaklaşıyor ve bu gibi olaylara tüm ülkelerde İLO gibi bakılıyor.  2017 yılına İLO gözüyle baktığımızda sonuç oldukça vahimdir.

 “Bizim erişebildiğimiz “İş Cinayeti” verilerinin çok büyük kısmı yasadaki adı “iş kazası” olan ani gelişen olaylardan oluşmaktadır. ILO verilerine göre 1 “iş kazası sonucu ölüm” karşılığında yaklaşık 6 “işle ilgili hastalık sonucu ölüm” olmaktadır. (Bu durumda, ILO verileri baz alındığında) Türkiye’de 2017 yılında 12.000 işçi işle ilgili hastalıklardan ölmüş olabileceği görülmektedir. Meslek hastalıkları buzdağının görünmeyen yüzüdür.”

2006 işçinin çalıştıkları işkollarına, ölüm nedenlerine, cinsiyetlerine, yaş gruplarına ve şehirlere göre bilgilerinin satırbaşları ise şöyle;

“116 kadın ve 1890 erkek işçi…

18’i 15 yaş altında olmak üzere 60’ı çocuk işçi…

Çoğunluğu Suriyeli olmak üzere 88’i göçmen/mülteci işçi…

230 işçi İstanbul’da, 93 işçi İzmir’de, 88 işçi Bursa’da, 79 işçi Antalya’da, 72 işçi Konya’da, 71 işçi Kocaeli’nde, 67 işçi Ankara’da, 65 işçi Manisa’da, 62 işçi Adana’da ve 52 işçi Denizli’de yaşamını yitirdi. “

                İşçilerin 453’ü inşaat, 385’i tarım, 272’si taşımacılık, 154’ü ticaret/büro, 116’sı metal, 93’ü madencilik, 89’u belediye ve 65’i enerji işkolunda çalışıyordu

Ölüm nedenlerinin 446’sı trafik/servis kazası, 347’si ezilme/göçük, 317’si yüksekten düşme, 183’ü kalp krizi/beyin kanaması, 164’ü şiddet ve 135’i elektrik çarpmasıydı. 

Bu ölümlere iş cinayeti olarak bakılmasının yanlışlığını ve bu tip ölümlerin sürekli olduğunu düşünenler olabilir. Meclis bu konuyu da araştırıp cevaplamış.

“Metal, madencilik ve enerji işkollarında ölümler arttı. Söz konusu durumun OHAL/KHK rejimiyle örgütlü işçilerin bile haklarını savunamaz hale getirilmesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın patronlara yaptığı konuşmasında “OHAL’i grev tehdidi olan yere müdahale için kullanıyoruz” sözleri sebepsiz değildi. Yetkililerin gözünde işçilerin yaşamı, sermaye birikiminin yanında önemsiz bir detay olarak görülmektedir. İSG Yasası’nın ertelenmesi de buna dair bir göstergedir.”

“Hangi savaşta bu kadar arkadaşımızı kaybediyoruz? Tehlikeli işlerde çalışanlar -ki ilk akla gelen maden işçileri- ailesiyle vedalaşmadan işe çıkamıyor. Peki, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar, bürokrasi, patronlar ve onların aklı ne diyor? Kaza, kader, fıtrat, güvensiz davranış, eğitimsizlik vs. Bizler ise bu anlayışa Hayır diyoruz: Bu cinayetlerin nedeni neoliberal düzenin ucuz ve güvencesiz istihdam politikaları ve sermaye birikim stratejisidir. İşçi sınıfı bu şartlarda çalıştırılırsa ölüm kaçınılmazdır!”

İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi raporun sonuna acil talepler ve atacağı adımları da açıklamış.

1- OHAL koşullarının devam etmesi için somut bir gerekçe yoktur. Aksine OHAL/KHK uygulaması işçi haklarına karşıt bir durumdur. Son bir buçuk yıl içinde işçi sağlığı alanına da bu durum yansımış ve işçi ölümleri yüzde 10 artış göstermiştir. Emek örgütleri ile dayanışma içinde OHAL’in kaldırılması talebi İSİG (İşçi Sağlığı İş Güvenliği)  mücadelesi için de elzemdir.

2- İSİG mücadelesinin merkezi sorunu işçi örgütlenmesidir. Alana dair veri üreten çalışmalarımızın geliştirilmesi ile sendikasız ve güvencesiz çalışmaya karşı mücadele pratiği birleştireceğiz. İşçilerin ölümünden başka işçilerin bütün yaşamını içeren bir işçi sağlığı politikası oluşturacağız.

3- Ölen işçilerin yüzde 98’inin sendikasız olduğu bilinciyle; işyeri İSİG kurulları, çalışan temsilciliği ve genel olarak sendikal örgütlenme üzerindeki baskıların sona erdirilmesini savunarak örgütlenme özgürlüğü için mücadele edeceğiz.

4- Meslek hastalıklarına daha çok dikkat çekmeyi ve bu noktada genel, sektörel, havza ve işyeri çapında adımlar atmayı hedefleyeceğiz. 

5- İstanbul ve Kocaeli dışında İzmir, Ankara ve Bursa gibi şehirlerde de İSİG Meclislerinin oluşturularak kentlere özgü politikaların geliştirilmesi mücadelesinde de yer alacağız.

6- 4-10 Mayıs İSİG Haftası’na alternatif olarak 22-28 Nisan’ın İSİG Haftası olarak ilan edilmesi, yani devletin ve sermayenin değil işçi sınıfının güncel taleplerinin bütünsel olarak ifade edilme kürsülerinin oluşturması için çalışacağız.

            OHAL normal yaşamı etkilemedi diyen siyasi iktidarın sözcülerinin ve temsilcilerinin hangi önemli olayın üzerini örtmeye çalıştığını sanırım bu raporu okuduğunuzda ve düşündüğünüzde anlamış olmalısınız.

            Demokrasinin olmadığı bir ülkede sendikal örgütlenmeden, işçi sağlığı ve güvenliğinden, işçinin sosyal yaşam hakkından bahsetmek mümkün değildir. Bu rapor ülkenin 11.2 oranında büyüdü diyen politikacıların yüzüne indirilmiş bir tokattır. Tabi anlayana!

 

            TURGUT GÜVEN 

            Yayın Tarihi: 28.01.2018