Ülke her gün bir felakete uyanıyor..!

                Her han her şey olabilir düşüncesiyle yaşıyoruz.. Gelecek günler daha karanlık görünüyor. Bir yıl sonrası için bile sağlıklı plan program yapabilen kişi yok gibi.

                Ve bu olumsuzlukları yaratan AKP 14 yıldır tek başına iktidarda..

                Bu gün itibariyle şehit haberlerine alıştık artık umurumuzda bile değil.. Allah Rahmet eylesin, mekanı cennet olsun deyip geçiyor, bir süre sonra ise unutuyoruz..

                Sınır dışı harekat ülke güvenliği ve terörü bitirmek içindi, dün Cumhurbaşkanı “Eset rejimini yıkmak için” dedi.. Bu gün “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız” dedi.. Düşünün işte ülke kimlerin elinde.

                Tarikat yurtlarında çocuklar yakılıyor, başbakan yardımcısı işin üzerini kapatmak için doğru bilgi vermiyor..

                Terör örgütü PKK vardı, şimdi YPG’i PYD’i, İŞID’i ilave ettik..  Ülkede canlı bombalar devriye geziyor..

                Bir anda aklıma gelen bunlar.. Siyasi iktidarın derdi ise yeni anayasa ve başkanlık..

                Sosyal medya kalemşorları ve ak troller işin kolayını bulmuş suçlu CHP..

AKP’li siyasetçilerinde bunlardan farkı yok.. Fetoş konusunda AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Efendi “biz kandırıldık ancak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Feto’nun ne olduğunu biliyordu, yargılanmalı” demedi mi?  

                Ancak bu düşünceye farklı bir acıdan bakıldığında hak vermiyor değilim..!

                Ülke bu kadar kötü yönetilirken, ekonomik göstergeler yerlerde sürünüyorken, İşsizlik Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmışken, eğitim dinselleştirilip tarikatlara teslim edilmişken, parası olanın doğru eğitim ve sağlık hizmetlerinden faydalandığı, yargının siyasal iktidarın emrine verildiği bir ülkede CHP neden umut olamıyor sorusunun cevabını bulmak zorundayız..            

                Ülkeyi emperyalizmin pençelerinden kurtararak laik demokratik Cumhuriyeti kuran CHP neden silik, işlevsiz bir parti haline geldi ve iktidar alternatifi olamıyor..?

                Bu sorunun cevabı bulunmalı, her CHP’li bu soruya kafa yormalı..  

                Çünkü hepimiz suçluyuz.. Ülke elden giderken, her gün karanlığa gömülürken tehlikenin farkına varmayıp bölündükçe bölündük.. Tartışmaları, iç kavgalara döndürdük, sorunları sağlıklı çözemedik, hep benim olsun, ben olayım, diğerleri de benim için çalışsın, benim söylediklerim geçerli olsun istedik.. Bu egomuzu ne yazık ki yenemedik..

                Bu olumsuzluklar bizleri kurucu ideolojiden uzaklaştırdı, çıkar siyaseti yapmaya başladık.. Kurucu felsefe ve Atatürk devrimlerinin modası geçti dediler inanmak işimize geldi..

                Toplumsal düşünenleri, siyaset yaparken cebinde parası olmayanı zayıf gördük..

                Örgütler sorunları diyalog ile çözmek yerine dondurdu, konuşulmasından korktu.. Siyaset üretmektense akıl almak, üst akla göre hareket etmek geçerli sayıldı, hatta özendirildi..

                Parti içi demokrasi  lüks, danışma toplantıları kavga, işlenen parti suçları adamına göre yok sayıldı.. Parti içi eğitime ise gerek yoktu, çünkü biz her şeyi biliyorduk..

                Delege seçimleri masa başında yapıldığı yetmezmiş gibi boş sandıklara oy pusulaları atılıp itiraf da edildi.. Bu sandıklardan çıkan yönetimler meşruymuş gibi hala görev başında.. Bu durum dürüstlüğümüzü kaybettiğimizin kanıtı değil mi?

                Rüyasında bile görse inanmayacak olanlar, parti tüzüğünü ve yönetmeliğini eline alıp okumadan ilçe ve il başkanı yapıldı.. İstendi ki bir şey bilmesine gerek yok, benim dediklerimi yapsın yeter, anlayışı geçerli sayıldı..

                Seçim kazanalım da nasıl olursa olsun düşüncesiyle ithal belediye başkanları ve milletvekilleri hatta Cumhurbaşkanı partinin adayı yapıldı.. Bu ithal sağcılara, kurucumuza hakaret edenlere parti örgütleri teslim edildi..

                Belediye meclis üyeleri ya belediye başkanlarının keyfine, ya il ilçe başkanlarının çıkarına düzenlendi.. Bir gün önce AKP’den başvuru yapan, bir gün sonra CHP’ye davet edilerek  belediye meclis üyesi yapıldı.. Ya da seçilemeyen bir öndekini istifa ettirip yerine geçti.. Bunlar neyin karşılığında sorusu bu güne kadar hala cevaplanmış değil..

                Seçilmiş belediye başkanları parti hiyerarşisini elinin tersi ile itip kendilerini partinin üzerinde görmesi normal karşılandı.. Örgütlerin emrinde olması gereken belediye başkanı örgütleri esir aldı..

                Çakma belediye başkanları çevre katliamı yapan kuruluşlarla kol kola girip onlara çevreye katkı ödülleri verdi..

                Gençlik ve kadın partide ikinci sınıf vatandaş durumuna getirildi.. Yan kollar tüzük ve yönetmeliklere göre değil,  yaşamında hiçbir olumlu iş üretmemiş kişilerin keyfine bırakıldı..

                Bir çok örgütte kronikleşmiş inatla çözülmeyen kadın ve gençlik kolları sorunları yaşanıyor.. Tüzük ve yönetmeliklere bakarak çözmek mümkünken, örgüt başkanlarının beceriksizliği nedeniyle sorunlar çözülmüyor, haklı haksız ayırt edilmiyor..

                Örgüt başkanları sorun çözmek başarısını göstermek yerine, kim ne diyor, kim kiminle geziyor, kim kimi dinliyor, kim kiminle arkadaş, kim kiminle konuşuyor bu ilişkileri takip edip, üstelik sorgulamayı kendinde hak görüyor.

                Sosyal medyada düşünce beyan etmek suç sayıldı, bu kişileri takip etmek için komisyon kuracağını açıklayan ilçe başkanları dahi oldu..

                Yazılanların ve söylenenlerin doğru olduğunu bilip ondan ders çıkarmak yerine neden yazdın, neden söyledin suçlusun anlayışı partide egemen oldu..

                Uygulama yanlışlıklarını eleştirenlere selam verilmez, partiye gittiklerinde yüzüne bakılmaz oldu..

                Yönetimler ve yandaşları dışında  parti üyesi ile iplerini kopardı..

                Seçim başarısızlığını üstelenen olmadı.. Senelerce tek bir başarısı olmayıp partiyi darmadağın edene,  bir kerede seçimle gelsin hoşgörüsü ile bakıldı..

                Bir anda aklıma gelen bu sorunlar ve olumsuzluklar  ne yazık ki CHP içinde oldu.. Parti içi bu olumsuzluklar genel merkez tarafından bilindiği halde hiçbir şey yokmuş gibi hareket edildi..

                Salı günü grup, Çarşamba günü MYK toplantısı sonunda ülke gündemini değerlendirmek, muhalefet etmek sanıldı..

                Oysa CHP örgütleri aşağıdan yukarıya düzeltilmeli, parti taklitçilik yerine aslına Mustafa Kemal yoluna dönmeli.. .

                Aşağıda örgütler çalışmadığı, pati içi ve şehrin sorunlarına çözüm üretmediği sürece milletvekilleri işlevsiz, beceriksiz kalır.. Bir milletvekilinin, bir örgütün, bir genel merkezin  başarılı olabilmesi için ilçe ve il örgütlerinin iyi çalışması gerekir.. Politikalar aşağıdan yukarı yukarıdan aşağıya işlemeden CHP düzelmez..

                Beldesini, ilçesini, ilini ve yaşadığı ülkesini seven her CHP’li kişisel çıkarlarını bir kenara bırakmak ve yaklaşan tehlikenin farkına varmak zorundadır.. Ülkemizde rejim değişikliği zorlanacak CHP mücadeleye hazır olmak zorunda..

CHP yanlışlarını düzeltmeden bu yönetimlerden kurtulmadan, ülkenin AKP’den kurtulması mümkün değildir..

 

TURGUT GÜVEN