Çatalağzı ve Muslu beldelerinde kurulmuş olan termik santraller on beş gün önce FOX tv haberlerine konu olduğunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yörede incelemeler yapılacağını açıklamıştı. Aradan geçen süre içinde söylenen incelemeden henüz bir ses çıkmış değil.

            Her iki belde çok açık bir şekilde içinde yaşayanlarda dahil gözden çıkarılmış durumda. Çatalağzı ve Muslu gibi yerleşim alanlarını “termik cehenneme” çevirenlere sessiz kalan AKP Milletvekili Özcan Ulupınar yıllar önce bu iki beldenin “gerekirse taşınır” diyerek asıl niyetlerini ortaya koymuş tepkiler karşısında sessiz kalmıştı.

            Yörede bulunan termik santraller tamamen ortaçağ koşullarında çalıştırılıyor. Santral sahipleri hiç bir koşula ve kurala uymadan çevreyi zehirliyor, insanları kanser ediyor. Çünkü tüm santraller eski teknoloji olduğu gibi, yasa dışı da işletiliyor. Şöyle ki termik santrallerin filtreleme, arıtma ve atmosfer üzerinde olumsuz etki yapan maddelerin tutulması için kullanılan teknolojilerin kullanılmadığı için çevreye zehir salıyor.

            Yörede kanser vakalarına kader alın yazısı kalan sağlar bizimdir mantığı ile bakılıyor. Kalan sağlar ise yasa dışı çalıştırılıyor, düşük ücret ödeniyor, sendikal örgütlenmeye gidildiğinde ise işçiler işten çıkarılıyor.    

            Eren Enerji patronu kendi santrallerini ithal kömürle çalıştırıp yörede yaşanyanları  zehirlediği yetmetmiş gibi devletin demiryolu hattından kömür ticareti dahi yapabiliyor.

            Tüm yukarıda yazdığım ve yörede yaşanan olumsuzluklara dur demesi gereken devleti yöneten siyasi iktidar termik santrallerin patronundan yana taraf olmuş durumda. Çünkü yaşanan olumsuzlukları görmüyor, yöreden yükselen feryadı duymuyor.

            Tüm bunlar olup biterken geçtiğimiz ay yeni bir termik santrale daha Çevre Bakanlığınca kurulma izni verildi. Üstelikte Omarağzı sahiline! AKP Milletvekili Hüseyin Özbakır'ın bu izin alınırken etkili olduğu yerel basında yazılıp çizildi. Özbakır bu katkıyı bu güne kadar yalanlamış da değil.

            AKP'li üç Milletvekilinin Zonguldak'ta yaşanan tüm olumsuzlukların tam göbeğinde olduğu ve bu olumsuzluklara imza attığı çok açık. AKP'li üç milletvekili çevrenin zehirlenmesi, yörede yaşayan insanların kanser olması, çalışan işçilerin sendikal örgütlenme yaptıkları için işten çıkarılması, TTK'nin özelleştirilmesi gibi konularda Zonguldak halkının yanında değiller. Çünkü bu şehrin geleceğini değil, kendi siyasi geleceklerini garantiye alma peşindeler.

            CHP Zonguldak Milletvekilleri ise ÇED süresi döneminde iki kez yirmiyi aşkın milletvekili ile yöreye geldi. Ancak o günlerde yöre halkı Termik Santrallere “arazim iyi para edecek ve çocuğum işe girecek” saflığı ile bakıyordu. Hatta CHP'li vekilleri suçlayanlar dahi oldu. Şimdi ise şapka düştü kel göründü. 

            Peki ne yapılmalı!

            Siyasi iktidar (AKP) bu olumsuzluklara göz yumuyor ve termik santral sahiplerini açık açık destekliyor. Onlar için Zonguldak insanının önemi yok. Olup bitene en fazla üç milletvekili kaybederiz gözü ile bakıyorlar. Önemli olan yandaşların para kazanması.

            Bakınız bundan on yıl önce adı dahi bilinmeyen termik santral patronları bu gün zenginler sıralamasında sürekli yükseliyor. 

            Bu durumda devleti elinde tutan siyasi iktidardan fayda yok. Bu durumda iş yerel yönetimler öncülüğünde halkı termik santrallere karşı örgütlemekten geçiyor.

            Başta Zonguldak Belediyesi olmak üzere, Kilimli, Çatalağzı, Muslu belediyeleri bu örgütlenmenin öncülüğünü yapmak zorundadır. Çünkü termik santraller sadece Çatalağzı ve Muslu'nun sorunu değil, tüm Zonguldak'ın sorunudur. Zonguldak'taki  AKP'li belediyeler aynı milletvekilleri gibi yörenin değil kendi siyasi gelecekleri için bu örgütlenmenin içinde olmak istemeyeceklerdir.

            Öncelikle termik santraller yasa dışı çalışırken yerel yönetimler neler yapabilir yetkileri nereye kadardır bu araştırılmalıdır. FOX tv de İsmail Küçükkaya'nın proğramına katılan Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün “yerel yönetimlerin yapacağı bir şey yok mu” sorusuna “bizi bir şekilde by-ps ediyorlar” demişti. Yerel yönetimler siyasi iktidar tarafından ne kadar devre dışı bırakılmaya çalışılırsa çalışılsın neler yapılabileceği araştırıldığında mutlaka bir şeyler ortaya çıkacaktır.

            Santrallerin ÇED sürecinde yapılanlar, imza toplamak, bu imzaları Çevre Baknalığında yapılan “inceleme ve değerleme toplantısında” yetkililere vermek ve termik santrallerin zararlarını anlatmak dışında yapılan hiç bir şey yoktur. Bu eylemler santral kurulmasını engellemez aksine kurmak isteyene davetiye çıkarır.

            Her santral kurulma öncesinde yapılanlar sadece bunlarla sınırlıdır. Bu mücadele şekli yetersiz olduğu için yöre termik cehenneme çevrildiğini artık görmeliyiz. Her seferinde aynı işleri yaparak farklı sonuç beklemek bence ahmaklıktır.

            Öncelikle termik santraller konusunda uzmanların katılacağı ve termik santrallerin çevreye ve insan sağlığına vereceği zararların anlatıldığı bilgilendirme toplantıları, paneller, film gösterileri yapılarak halk termik santraller konusunda bilinçlendirilmelidir. Küçük el ilanları ve anlaşılır dille yazılmış kitapcıklar halka dağıtılmalı gönüllü çevre dernekleri ev ziyaretleri ile konunun önemini halka anlatmalıdır. Halkı bilgilendirme ve bilinçlendirme yöntemleri daha da geliştitilebilir.

            Bilinçlenme sonrasında yapılması gereken halkı eyleme geçirmektir.

            Termik santraller patlamış çevreye zehir saçan kül barajına kül taşıyarak yasa dışı bir iş mi yapıyor!

            Halk ile o yolu kapatıp baraja kül naklini durduracaksın. 

 

            Yasa dışı filtresiz üretim yapıp, derin deşarjla çevreye zarar mı veriyor!

            Halkın santral önüne yığıp protesto edeceksin.

            Başka şehirlerden bu şehre kimyasal atık mı taşınıyor!

            Yerel yönetimler olarak kimyasal atık taşıyan o kamyonları durdurup bağlayacaksın veya şehre sokmayacaksın.

            Termik santral patronu çalışanı işten mı atıyor!

            Santralin kapısına halkı yığıp işten çıkarılanın işine geri dönmesi için destek olacaksın.

            Santralin patronu yasa dışıysa sen yasaya bağlı kalıp çevreye ve insan sağlığına verilen zararı önleyemezsin. Gerekirse sende yasa dışı olacaksın!            

            Yerel yönetimler, çevre dernekleri gerçekten termik santrallere karşıysalar yürekli olmak zorundalar. Yok bu güne kadar ettikleri mücadelenin doğru olduğunu ve başka hiç bir şey yapılamayacağını düşünüyorlarsa yörede 7. 8. 9. santraller de kurulacaktır.

            Böyle devam edilirse yazının başında yazdığım Özcan Ulupınar'ın önerisini şimdi olmasa bile bir kaç yıl sonra gerçekleşecektir.

            Termik santrallere karşı mücadeleye halkı katmadan başarılı ve meşru olmak mümkün değildir.

 

            TURGUT GÜVEN  

            Yayın Tarihi:22.11.2017