CHP beklide tarihindeki en önemli kurultaylardan birini 3-4 Şubatta yapacak. Cumartesi günü Genel Başkan, Pazar günü ise Parti Meclisini (PM) seçecek.

            Delegeler bu çok önemli kurultaya katılmak için yurdun her ilinden Ankara’ya gelmeye başladı. Bende beş gündür Genel Başkan adaylarından Muharrem İnce’nin Çankaya’daki seçim bürosunda gelişmeleri takip ediyor, milletvekilleri ve kurultay delegeleriyle sohbetler ediyor, bir anlamda kurultayın nabzını tutmaya çalışıyorum. Eğer kurultay delegesi olsaydım imzamı da oyumu da CHP’de değişimden yana kullanırdım.

             İnce’nin seçim bürosunda geçmiş dönemlerdekinin aksine çok olumlu bir hava var. Müthiş bir ekip çalışması yapılıyor, en küçük detaylar dahi düşünülüyor, tv programlarında delegeye verilmesi düşünülen mesaj, doğru kelimelerle sakin bir üslupla servis ediliyor. Her ilden bilgiler toplanıyor, sorunlu görülen illere çözümler üretilip görüşmeler tekrar yapılıyor. Kurultay delegelerinin yöresel sıkıntıları dikkatle dinleniyor.

            CHP Genel Merkezi bu çok önemli kurultayın bu güne kadar duyurusunu bile yapmış değil. Ancak İnce’nin ekibi Ankara’nın her yönden girişlerini afişler ve kurultay duyurularıyla donatmış durumda. (İlginçtir, bir geçtiğimiz hafta sonu  yapılan Gençlik kurultayı hiç duyurulmadan Ankara’ya bir tek afiş asılmadan yapıldığı için bir çok insan gibi benim bile haberim olmadı.) CHP Genel Merkezi sessiz sedasız, sakin, heyecansız, bastırılmış bir kurultay yapma çabası içinde. İnce ve ekibi ise 80 milyon ülke insanını özellikle partilileri kurultaya davet ediyor..

            Bu davranışların çok önemli bir  sebebi var! CHP üyesi ve oy veren gönüllüler partide Genel Başkanın değişmesinden yana.. CHP’de değişimi istemeyen ise genel başkan Kılıçdaroğlu’ndan çok mevcut yönetim.. O nedenle kurultayı sessiz sedasız bir şekilde kısa sürede bitirmekten, delegelerin parti üye ve gönüllülerin değişim taleplerinden etkilenmesini istemiyorlar.

            Bakınız Ankara’nın merkezi Kızılay’da noter huzurunda çok önemli bir araştırma yapılıyor. Sıradan insanlara mikrofon uzatılıyor ve kayıt altına alınıyor. Soru şu; “ CHP de üç genel başkan adayı var kimi genel Başkan olarak görmek istiyorsunuz ?” diye 420 kişiye soruyorlar.  Cevap %78 (326 kişi) Muharrem İnce çıkıyor.

            CHP üyesi de büyük oranda değişimden yana. Çünkü Kılıçdaroğlu’nu yeterli görmüyor ve sekiz seçim yenilgisi yaşatmış birinin partiyi başarıya götüreceğine inanmıyor. 2019 yılında yapılacak seçimlerin ülkenin dönüm noktası olacağının da bilincinde. Ülke ve kendi geleceğini bu kurultaydaki değişimde görüyor.

            CHP de Kılıçdaroğlu ve ekibinin görevlerini sürdürmesini  isteyenlerin kişisel beklentileri var. Ya tekrar atama ile milletvekili, ya da belediye başkanlığını sağlama alma peşinde. Kılıçdaroğlu’nun görevde en çok kalmasını isteyenler ülkenin değil kendi geleceği için başta MYK üyeleri ve atama ile milletvekili olanlardan oluşuyor.

            Bir kurultay delegesi İnce’nin ekibine gönderdiği mesajda şunu diyor! Bu kurultay “ben ne olacağım diyenlerle, ülkem ne olacak diyenler arasında geçecek .“  Bir başkası ise “halkın adayı Muharrem İnce, beklentisi olanların adayı ise Kılıçdaroğlu” diyor;  haksız mı?

            Son olarak önemli bir konunun altını çizmek isterim.. İnce dün (Çarşamba) saat 10.00 da Kılıçdaroğlu ile görüştü. Görüşme bittikten hemen sonra tv kanallarına görüşmenin içeriği hakkında açıklamalar yaptı. Benzer açıklamayı saat 17.00 de bir başka tv kanalına yaptı ve “Kılıçdaroğlu’na isim vermeden iki genel başkan yardımcısının delegelere baskı yaptığını” söyledi. Bu kişilerin kim olduğunu Kılıçdaroğlu’na söylediğini ve bu baskının önlemesini istediğini belirtti.   

            Programa İnce’den hemen sonra parti sözcüsü be genel başkan yardımcısı Aydın ilinden atama ile 1.sıraya yerleştirilen  Bülent Tezcan bağlanıyor. İnce isim vermediği halde “böyle bir baskıdan haberi olmadığını ve CHP’de hiçbir insanın delegelere baskı asla yapmadığını “ söylüyor.

Parti sözcüsü Tezcan’ın böyle bir iddiaya cevap verme gibi bir görevi var mı?  Yok! O halde suçlu ayağa kalkmış olabilir mi?  Ne dersiniz..!

 

TURGUT GÜVEN 

Yayın Tarihi: 02.02.2018