Halkoylaması öncesi en riskli haftaya girdik.  Son hafta içinde AKP halk oylamasından “evet” çıkarabilmek için her yolu deneyecektir.

                Ben bu satırları yazarken gazetelerin internet sayfalarına şu haber düştü.

“Diyarbakır'ın merkez Bağlar İlçesi'nde Emek Caddesi yakınında saat 10.45'te şiddetli patlama oldu. Patlamada ilk belirlemelere göre 1' i ağır 4 kişi yaralandı. Bölgeye güvenlik güçleri ve ambulanslar sevk edildi.”

Bu patlama sonunda AKP’li politikacıların tavırlarına dikkat ediniz. Ülkenin nereye gittiğini görmek için ise tv kanallarının tutumuna bakmak yeterli.

Patlama sonrasında haber kanalları canlı yayına geçip bu acı haberi Türkiye'ye duyurmak yerine, Binali Yıldırım'ın Evet propagandası için yaptığı konuşmayı ekranlarında tuttu. TRT Haber ise patlamayı alt yazı olarak bile geçmedi. Aynı kanallar Kılıçdaroğlu şehit yakını kürsüye çıkardığı zaman sesini kesmişti.

Tv’lerin bu tutumu ülkenin ne hale geldiğini göstermiyor mu? Halk oylamasından evet çıkarmak için insanlık unutul.

Aklınıza şu gelmesin, AKP evet çıkarmak için terör örgütlerini kullanır falan demek istemiyorum. Bunun peşinden “terörü bitirmek için evet” isteyenlerde var ama benim anlatmak istediğim bu değil.

Anlatmak istediğim şudur!

AKP son bir haftada “evet algısı yaratmak” için ülkede “yalan fırtınası” estirilecek.

Son haftanın ilk günü başladılar bile.

Cumhurbaşkanı 15 Temmuz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu Atatürk Hava limanında darbecilerle konuştuğunu söylüyor. Bununla ilgili kamera görüntüleri olduğu iddia ediliyor. Yandaş medyanın bu günkü manşetlerini bu haber süslüyor..

Bu iddiayı yapanlar kim!

“Ne istediler de vermedik” diyenlerden tutunda, “ülkede “F” tipi örgütlenme var devletin tüm kademelerine sızdılar” uyarısı yapıldığında, “bu iddiaya kargalar bile güler”, “ister sevin ister sevmeyin Fettullah Gülen Hoca efendi bu ülkenin yetiştirdiği bir değerdir”, “Muhterem Fettullah Gülen hoca efendi gel bu hasret bitsin” diyenler. Yani AKP’li politikacılar.

Kafalarına göre de bir milat bulmuşlar 17-25 Aralık. Oysa devletin arşivleri böyle demiyor. 25 Ağustos 2004 günü yapılan MGK’da Fettullahçı örgütlenmeye karşı önlem alınması tavsiyesinde bulunuluyor. Bu kararların altında o tarihte Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın da imzası var.

Peki, CHP Genel Başkanın böyle bir görüşmesi ve elinizde kanıtları varsa, dokunulmazlığı da olmadığına göre gereğini neden yapmadınız ve bu güne kadar neden beklediniz sorusunun cevabını veren AKP’li bir tek politikacı şu saate kadar yok.  Yine de vatandaş sandığa gidene dek AKP’liler hep bir ağızdan bu yalanı utanmadan kullanacaklar.

Cumhurbaşkanı ve AKP’li politikacılar son haftada dahi Anayasa değişikliğinin ülkeye neler getireceği anlatmak yerine tv kanallarına tek başına çıkıp karşılarına aldıkları yandaş gazetecilerin gözünün içine baka baka doğru olmayan açıklamalarını peş peşe sıralayacaklar.

Bakınız dün gece CNN’de Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programına bir zamanlar AKP’yi yerden yere vuran “Karun gibi zengin oldular” diyerek hırsızlıkla suçlayan sonrasında AKP’ye geçip bakan olan Numan Kurtulmuş, AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, Cumhurbaşkanı danışmanı Şükrü Karatepe ayrı ayrı çıkarak doğru olmayan açıklamalar yaptılar.

 Başbakan dâhil AKP’li hiçbir siyasetçi karşıt görüşlü biriyle tv programına çıkıp değiştirilmek istenen Anayasanın neler getireceğini konuşmaktan kaçınıyor. Bunun yerine çeşitli karalamalar ve hazırlanmış basit sloganlarla halk “evet” demeye yönlendiriliyor.

AKP’li politikacılar neden anayasa değişikliğini savunamıyor!

Çünkü getirilmek istenen Anayasa 3.dünya ülkelerinde bile yok. O ülkelerin Anayasalarından bile geri.

AKP’li politikacılar anayasa değişikliğinin ülkeyi nasıl bir felaketin içinde sokacağını bilen biri karşısında asla savunamazlar. Doğru söylemedikleri ortaya çıkar, karşıt görüşlü biri karşısında darmadağın olurlar. Doğru söylemediklerinde anında müdahale edileceğini de bildiklerinden bu tür programlardan işte bu rezilliği yaşamamak için kaçıyorlar.

Diğer taraftan gerçek niyetlerini de içlerinde saklayamıyorlar.  Hayırcı kesimin ileri sürdüğü bu Anayasa  “rejim değişikliği getiriyor” iddiasına AKP’li politikacılar “rejim değil, sistem değişikliği” cevabını veriyorlar değil mi?

Aslında sistem değişikliği ile rejim değişikliği arasında bir fark yok. Meclisi fesih etme yetkisiyle, meclisi yenileme yetkisinin aynı şey olduğu gibi. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı “fesih yetkim yok, ispat etsinler istifa ederim” demişti. AKP’nin bastığı “evet kitapçığında” gösterdikleri halde istifadan şu ana kadar ses çıkmış değil. Gerçi ispatlansa dahi istifa edeceğine kimse de inanmamıştı. 

Bakınız dün Cumhurbaşkanı Başdanışmanı eski Komünistlerden (!) Mehmet Uçum  yaptığı açıklamada "Halk kendi Devletini kurmak için adım atıyor, 16 Nisan Kutlu Olsun" diyor.  

 “Devlet kurmak” ne demektir! Eski Komünist Başdanışman bu açıklamayı Cumhurbaşkanı’ndan habersiz yapabilir mi?

Hem Cumhurbaşkanı Diyarbakır’da demedi mi “Tek devlet, bakınız Türk devleti demiyorum, tek devlet diyorum” diye.

Son olarak Cumhurbaşkanı Kral FM’de Gezegen Mehmet’in sunduğu radyo programına katılıyor.

Programın bir bölümünde Gezegen Mehmet “ Müsaadenize sığınarak, Kürtlerle konuştuk. Onların mesajlarını ben özellikle burada hazırladım, bir dinlemenizi istiyorum.” Diyor.

Cumhurbaşkanı (Kısık sesle) “Karıştırma” diyor ve bu müdahale yayından duyuluyor. Haliyle program akışı değişiyor.

Oysa Cumhurbaşkanı tüm halkı kucaklayacak bir makamdı (!)değil mi?  

İşin özü şu AKP bu haftayı yalan fırtınası estirerek evet sonucuna ulaşmak için çalışacak. Dilerim başka yollara başvurmazlar! 

TURGUT GÜVEN

Yayın Tarihi:11.04.2017