Çaycuma Belediyesi :

 

Belediye Başkanımız Bülent Kantarcı, Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) tarafından hazırlanıp bir yazı ile kendilerine iletilen 2024-2028 Batı Karadeniz Kalkınma Planı taslağıyla ilgili 9 sayfalık görüşü yetkililere ulaştırdıklarını söyledi. Bölge için oluşturulan vizyon belgesi niteliğinde olan kalkınma planıyla ilgili oluşturdukları görüşlerin tartışılması amacıyla bölüm bölüm kamuoyuna da sunacaklarını da söyleyen Kantarcı, “İlimiz yeni bir dönemecin eşiğinde. Madenciliğe dayalı tek sektörlü ekonomik yapıdan, içinde yine doğal gaz gibi bir başka fosil yakıtla buna dayalı sektörlerin bulunduğu bir başka yapıya geçiyoruz. Bölgenin yeni odak noktasını Filyos Vadisi’ndeki gelişmeler oluşturuyor. Bir halden başka bir hale evrildiğimiz anlamına da gelen bu süreci ne kadar sağlıklı değerlendirebilir, kendimizi ne kadar iyi planlayabilir, ne kadar doğru görüşler oluşturabilirsek ileride yaşayacağımız sorunlar o kadar az olacak. Bunu sağlayabilmek için de sorunu enine boyuna tartışmalı, doğru kararlar alarak, hedefe hep birlikte yürümeliyiz. Bu süreçteki en temel kaygımız da doğanın korunması olmalıdır.” dedi.


PLANLAMA YEREL KURUMLARIN TALEP VE İHTİYAÇLARIN BELİRLENEREK YAPILMALIDIR


Bölge Planlarının bir bölgeyi kalkındırmak amacıyla, ulusal düzeyde üretilen politika, plan ve stratejilerle yerel düzeyde yürütülecek faaliyetler arasındaki ilişkiyi belirlemek için yapılan önemli belgeler olduğunu söyleyen Kantarcı,  “Planın en önemli amaçlarından biri de, yerel düzeyde yer alan kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu güçlendirmek, kamu, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmektir. Bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını gerçekleştirmek temel amaçları arasındadır.  Bunlara ulaşabilmek için yerel kurumların talep ve ihtiyaçlarının belirlemek son derece önemlidir.” dedi.


ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE GÜÇLÜ ŞEKİLDE VURGU YAPILMASI DOĞRUDUR


Türkiye Cumhuriyeti’nin, 2024-2028 yılları için “Küresel rekabette söz sahibi ve refah düzeyi yüksek bölgeleriyle, yerel dinamiklerini kullanarak topyekûn kalkınmış bir Türkiye” şeklinde bir vizyon belirlediğini söyleyen Kantarcı, “BAKKA TR81 Batı Karadeniz Bölgesi için bu vizyona uygun olarak “Sürdürülebilir kalkınmayı esas alan, yenilikçi yaklaşımlarla üreterek gelişen ve yaşam kalitesini yükseltmiş bir Batı Karadeniz” hedefini belirledi. Bölge planında, yeşil dönüşüm uygulamalarının önemli bir hedef olarak yer alması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Paris İklim Anlaşması, Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi uluslararası anlaşmalara güçlü şekilde vurgu yapılması, sınırda karbon vergisi ve insanlığın 2050 yılına kadar önüne koyduğu “karbon nötr” hedefi konusundaki farkındalığın net cümlelerle ifade edilmesi son derece olumludur. Ancak üzerinde tartışılması gereken pek çok husus da bulunuyor. Oluşturduğumuz görüş ve önerileri kamuoyuna da sunarak tartışılmasını istiyoruz” dedi.


SEKTÖREL GELİŞİM, DÖNÜŞÜM VE ÇEŞİTLENMENİN SAĞLANMASI HEDEFİ OLUMLUDUR


Madenciliğe dayalı tek sektörlü kent ekonomisinin artık sürdürülemez olduğunun tüm yönleriyle ortaya çıktığını söyleyen Kantarcı, “Bölge Planı’nda, sektörel gelişim, dönüşüm ve çeşitlenmenin sağlanmasının birinci stratejik öncelik olarak belirlenmesi öneli buluyoruz. Zonguldak Kömür Havzası’nın jeolojik yapısı, rezerv durumu, dünyada beliren fosil yakıt kullanımının terk edilme eğilimi, iklim değişikliğini önlemek için geliştirilen politikalar ve bu doğrultuda yapılan uluslararası sözleşmeler, sektörde ciddi sorunlara yol açmaktadır. Son olarak Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı imzalayıp, tüm dünyaya, 2050 yılına kadar “sıfır karbon” sözü vermesinin, yakın gelecekte, kömür sektörünü durma noktasına getirmesi muhtemeldir.  Tüm bu nedenlerle Zonguldak gibi ekonomisi kömüre dayalı illerde sektörel çeşitliliğin sağlanması yaşamsal önem taşımaktadır.” dedi.


SANAYİ PARSELLERİNİN RİSKLİ ARAZİLER ÜZERİNDE PLANLANMASI YANLIŞTIR


Bu doğrultuda düzenli sanayi alanlarının oluşturulması ve geliştirilmesi hedefi de her açıdan olumlu bulduklarını söyleyen Kantarcı, “Sürecin doğru yöneltilmesi ciddi planlama eksiği olan bölgenin planlama eksiğinin giderilmesini sağlayıp yeni yatırımların önünü açarak istihdamın artmasına da neden olacaktır. Ancak sanayi parsellerinin birinci sınıf tarım alanı, ormanlar gibi nitelikli; alüvyonal toprak, ırmak yatakları, sulak alanlar gibi riskli araziler üzerinde planlanması son derece yanlıştır.” dedi


IRMAĞIN SEDDE İÇİNE ALINMASIYLA KAZANILAN ALANLARIN SANAYİ VE KONUT GİBİ KULLANIMLARA AÇILMASINDAN VAZ GEÇİLMELİDİR


Filyos Vadisi Projesi ile ilgili planlama sürecine de işaret eden Kantarcı, “Son yaşadığımız deprem felaketi ve bölgenin sel ve su baskını riski de göz önüne alınarak Filyos Irmağı çevresinde yapıldığı gibi, DSİ’nin proje başlangıç amaçlarına aykırı olarak ırmağın sedde içine alınmasıyla kazanılan alanlardan elde edilen arazilerin başta sanayi ve konut gibi kullanımlara açılmasından derhal vaz geçilmelidir. Bu durum afetle ilgili büyük sorunların orta çıkması kadar, bölgenin en önemli tarım ve rekreasyon alanlarının yok olmasına da neden olmaktadır.” dedi.


FİLYOS IRMAĞI’NIN ÇEVRESİNDEKİ YANLIŞ PLANLAMA DERHAL DURDURULMALIDIR


Irmak çevresinde yeni sanayi sitesi ve OSB kurulmasına kesinlikle karşı durulması gerektiğini de söyleyen Kantarcı, “Öte yandan Filyos Irmağı çevresinde, ırmağın deşarj noktasından Bakacakkadı köprüsüne kadar neredeyse tamamında sanayi parsellerinin oluşturulması, Gökçebey, Bakacakkadı, Yenice’de sanayi siteleriyle organize sanayi bölgelerinin planlanması son derece yanlıştır. Pek çok açıdan sakıncalı olan bu planlamalar derhal iptal edilmeli, bu doğrultuda yürütülen tüm çalışmalar derhal durdurulmalıdır.” dedi.

  
FİLYOS VADİSİ BÜTÜNCÜLOLARAK PLANLANMALIDIR


Filyos havzası boyunca ilçe ve belde belediyeleri, köy tüzel kişilikleri, bakanlıklar, İl Özel İdaresi, endüstri bölgesi, organize sanayi bölgeleri gibi çok sayıdaki kurum planlama ve uygulamada söz sahibi olduğunu söyleyen Kantarcı, “Bunlardan kimilerinin plan yapma yetkisi bulunmaktadır. Aralarında hiçbir koordinasyon olmayan bu yapıların planlama ilkeleri, beklenti ve kurguları birbirinden çok farklıdır. Bu da kötü bir süreç yönetimiyle ciddi planlama hataları yaratmaktadır.  Filyos Vadisi’nin bölgenin en önemli su havzası, en verimli ve geniş tarımsal topraklarına sahip alanı olduğu göz önüne alınarak özel bir statü kazandırılmalı, bütüncül şekilde planlanarak, paydaşların atacağı her adımda mutlak eşgüdüm sağlanmalıdır.” dedi.


GÜBRE SEKTÖRÜNDEKİ YATIRIM BÖLGE İÇİN BELİRLENEN HEDEFLERLE ÇELİŞMEKTEDİR


Yine yeşil dönüşüm uygulamalarının önemli bir hedef olarak Bölge Planı’nda yer almasının önemli olduğunu söyleyen Kantarcı, “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Paris İklim Anlaşması, Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi uluslararası anlaşmalara güçlü şekilde vurgu yapılması, sınırda karbon vergisi ve insanlığın 2050 yılına kadar önüne koyduğu “karbon nötr” hedefi konusundaki farkındalığın net cümlelerle ifade edilmesi son derece olumludur. Ancak tüm bu hedeflere yöneltilen bölgede, bir yandan da, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda enerji, alüminyum, çimento, demir-çelikle birlikte sera gazı salınımı açısından en tehlikeli beş sektör arasında sayılan ve özel olarak değerlendirmeye alınan gübre sektöründe devasa bir yatırımın planlanması tam bir çelişki oluşturmaktadır.” dedi