Aralığın  üçüncü haftasının ikinci günü ile dördüncü haftasının dördüncü günü ülkemizin soyulduğunun ortaya döküldüğü günlerdir.. Bu günler ülkemizin yakın tarihine de “17-25 Aralık” yolsuzluğu olarak geçmiştir..

            AKP iktidarının on üç yılda yaptıklarına baktığımızda;

            Parmağındaki alyansından başka hiçbir zenginliği olmayan başbakanla işe koyuldular..

             Kaynağını açıklayamadığı mal varlığı ile şimdi dünyanın en zengin siyasetçileri arasında..

            İş adamının burslarıyla okuyan çocukları;

Şimdi gemicikler sahibi, kurduğu vakıfa belediyelerin bağış yarışına girmesiyle arsa ve bina zengini.. Damadı Bakan..

İktidara geldikleri günden bu güne köşe olan vekilleri, belediye başkanları hatta il, ilçe başkan ve yöneticileri..

Devlet memuru sınavına girmeden atanan, bir süre sonrada hızla üst makamlara yükselen binlerce AKP militanı..

Sınavsız işe alındıkları halde hiçbir şey yapmayan yargı kurumları..

Ülkedeki tüm sınav sistemini güvenilmez kılan, sınav öncesi yandaşa soru sızdıran yöneticiler.. Bu suçlar açığa çıktığı halde sessiz kalan, yok sayan, hatta umursamayan iktidar..

Belediyelerde ayyuka çıkmış sınır tanımayan yolsuzluklar.. Sayıştay raporlarını elinin tersiyle iten bir siyasi iktidar..

Teröristle görüşen şerefsizdir deyip, kısa bir süre sonra devlet görüştü diyen başbakan..

Çözüm süreci adı altında PKK teröristlerinin dağdan şehre inmesini ve yerleşmesine göz yuman siyasi iktidar..

Tüm ülkede hukuk sistemini alt üst edip Fettullahcı örgütlenme ile kol kola darbe bahanesiyle TSK’ye kurulan kumpas.. İçeriye tıkılan gazeteci ve bilim adamları..

Yetmedi, uydurma balyoz ve casusluk davaları ile TSK’yı felç etme..

Felç edilmiş bir yargı, ısmarlama kararlar..

Uydurma davalara, PKK militanı gizli tanıklar..

Alt üst olmuş, bilimden uzaklaşmış, dinselleşmiş bir eğitim sistemi.. Öğretmen açığı olduğu halde atanamayan binlerce öğretmen..

17-25 Aralıkta ortaya dökülen yatak odalarında para kasaları, para sayma makinaları..

Evde sıfırlanması istenen paralar.. Sıfırlamanın ne olduğunu anlamayan oğul..

Gün boyunca telefonla sıfırlama sürecinden bilgi alan baba..

Bakanın kolunda, hediye milyarlık saat ve sunduğu sahte fatura..

Ses kayıtlarını incelemeyip, dinlediğinde anlayıp montaj diyen ve basına heceleyerek bilgi veren Sanayi Bakanı..

Komşu ülkelere bir iki bomba atıp savaş çıkarmayı söyleyen MİT müsteşarı..

Din ile bakara-makara diye gırgır gecen bakan..

İslam dinini diledikleri gibi, kendilerine uygun hale getiren din bezirganları..

Sıkıştıklarında Diyanet işleri başkanlığına davranışlarına göre fetva verdiren siyasi iktidar.

Komşu ülkelerle kişisel kavgalı, bir devlet..

Cumhurbaşkanı emrinde bir Başbakan..

Anayasal yetkileriyle yetinmeyip çift başlılıktan rahatsız olma..  

Rus uçağını düşürdüğünde angajman kurallarını uyguladık diyerek övünen, bir hafta sonra pilotlar bizi dinlemedi diyen bir Cumhurbaşkanı.. 

Doğu ve Güneydoğuda sokağa çıkma yasakları, yapılamayan eğitim, boşaltılan ilçeler, iç savaş süren iller..

Yaptığı açıklamaların 3-5 gün tam tersini söyleyen AKP’li bakan başbakan ve siyasetçiler..

Bu olumsuzluklar sıralandığında “kandırıldık” diyen utanmaz, sıkılmaz yüzler..

Uluslar arasında yerlerde sürünen ülke itibarı..

Ve bu yalana, talana inanıp oy veren kandırılmış, aldatılmış, yoksulluğa mahkum edilmiş, televizyon haberleri ve dizileriyle uyutulan yoksul halk..

Yukarıda bir çırpıda aklıma gelip yazdığım olaylar.. Okurken sizlerin de mutlaka aklınıza gelenler olacaktır..

Bu olaylar ülkemizde tüm insanlarımızın gözleri önünde yaşandı.! 1 Kasım da  AKP’nin oyu ise %50..

Eğer CHP iktidarda olsa ve bu yolsuzlukların bir tekini yapmış olsaydı, inanın 1 Kasımda barajı geçemezdi.. O partiyi üyeleri olarak biz yerden yere vurur, oy falanda vermez, yöneticilerini sokakta dolaşamaz hale getirirdik..

AKP’li politikacıların bu kadar olaydan sonra dürüst olduklarını düşünmek dalkavukluktan başka bir şey değildir..

Ya bu iktidara oy veren %50 ye ne demeli.. Ben uygun bir isim bulamadı da..

TURGUT GÜVEN