“EVET” ALDATMACASI.!

        

                Dün “evet” için çalışan AKP’li bir grup siyasetçiyle karşılaştım. Gayet rahattılar, politika yaparken hiç tedirgin olmadıklarını gördüm. Ellerindeki broşürleri her önüne gelene çekinmeden veriyorlardı. Onlara engel olan ne bir resmi görevli nede sivil vatandaş vardı.

                Darısı “Hayır” için çalışanların başına!

Ancak bir şey dikkatimi çekti 18 maddelik anayasa değişikliğinin ülkeye ne getireceğini onlarda büyükleri gibi anlatmıyorlardı. Zaten sonran da yoktu.

Dağıttıkları broşürlerden bende aldım ve inceledim. Türk Halkı “evet”  dediğinde nasıl bir kandırmacanın içine çekilmek istendiğini dilimiz döndüğünce yazacağım.

Broşürün hemen başında “Cumhurbaşkanının yetki ve sorumlulukları” başlığı altında “çift başlılık bitiyor” denilmiş. 

“Cumhurbaşkanı ile Başbakanın yetkileri birleştiriliyor. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı oluyor. Yönetimde çift başlılık ortadan kalkıyor. “

Oysa yukarıdaki bu satırlar tek adamlığın ilk adımıdır. Toplumlar ortak kararlar alıp uyguladığı ölçüde moderndir. Ortak kararlarda her insanın düşüncesi ve emeği vardır. İnsanlar uygulamada kendisinden de bir fikir kırıntısı olduğu için alınan kararlara gönül rahatlığı içinde katılır, sahip çıkar.

Diğer taraftan ortak yönetim demokrasiyi geliştirir. 2002 yılından bu güne AKP tek başına iktidardadır 2007 yılında ise Cumhurbaşkanını da kendi oylarıyla seçmiştir.  Anlaşarak da ülkeyi yönetmişlerdir. Eğer bu dönem içinde bir başarısızlık söz konusuyla o başarısızlık kendilerinin beceriksizliğidir.

Ondan bir önceki dönemde ise Cumhurbaşkanını kendi uygulamalarının önünde engel olarak görmeleri AKP’li politikacıların uzlaşmaz tutumları nedeniyledir. Çünkü AKP’li politikacıların “milli iradeye” bakış açıları sakattır. Milli irade lafından anladıkları “millet beni seçti benim dediğim olur” anlayışıdır.

Kitapçıkta “Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar arasında bugüne kadar yaşanan siyasi gerilim ve krizler bitiyor” denilmiş.

AKP’li politikacılar farklı görüşleri “siyasi gerilim” ve “kriz” olarak algılamaktadırlar. AKP’li politikacıların bu görüşleri yaşamlarının alışkanlığıdır. Çünkü tamamına yakını “biat” kültüründen gelmektedir. Biri dediğinde, diğeri doğruluğunu düşünmeden yaptığı içindir. 

Oysa demokrasiler ortak düşüncenin üretildiği ve yaşama geçtiği rejimlerdir. Farklı düşünceler siyasi gerilim ve kriz değil ortak düşünceyi bulma yöntemidir.

O nedenle biat kültürü ile yetişmiş kafaların bunu anlaması mümkün değildir. Özellikle de kendini güçlü zanneden AKP’liler bunu hiç anlamaz, fırsat bu fırsattır güç elimizdeyken amacımıza ulaşalım anlayışıdır.

Amaçları ise “durağa gelen tramvaydan inme düşüncesidir”. AKP’liler işte yıllardır beklediği o durağa geldiklerini düşünmektedirler.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki siyasi gerilim olarak da Ahmet Necdet Sezer ile Bülent Ecevit arasındaki “anayasa kitapçığının” fırlatılması olayını anlatırlar. Ve peşinden bu kriz yaşandığı için ülke 5 milyar dolar zarar etti derler.

Oysa gerçek çok farklıdır. Ülkenin ekonomik krize girmesinin bu olayla alakası yoktur ve AKP’li politikacılar dışında hiçbir siyasetçi bu olay kriz nedenidir demez.

Yukarıdaki olay yine demokrasi içinde çözülmüştür. Çünkü çözüm için tek ortam demokrasidir.

AKP’nin iktidar olduğu yıllarda ekonomik kriz sürekli yaşanmaktadır. İktidarda oldukları süre içinde halkın refahından söz etmek mümkün müdür? Hiç bir sektör rahat değildir.  Bunun sebebi çift başlılık mı yoksa ülkede uygulanan ekonomik model midir?

Zarar konusuna gelince; AKP iktidarının Rus uçağını düşürmesi sonrasında Rusya ile bozulan ilişkiler yüzünden kaybımız şimdilik 11 milyar dolardır. Bu zarar artarak devam etmektedir.

Kitapçığın bu bölümünde ise “daha istikrarlı bir yönetim geliyor, daha hızlı icraat ve reform yapan bir yönetim modeli oluşuyor” denilmiş.

Bakınız bu anlayışla şirket dahi yönetilemez. Çünkü şirketlerin bile bir yönetim kurulu vardır ve yapacakları ticari faaliyetler orada kararlaştırılır. Yukarıda ki anlayışı ülke yönetimine taşıdığınızda ülkeyi bir kişiye teslim etmiş olursunuz. Bunun adı siyasi literatürde DİKTATÖRLÜKTÜR.

Bu ülkede asıl kriz AKP’nin tek başına iktidarda olduğu sure içinde tek adamlığa gidiş nedeniyle yaşanmaktadır. AKP iktidara taşındığı 2002 yılından bu güne ülkede demokrasi her geçen gün daralmıştır. Çünkü tek adam anlayışına gidiş başlamıştır.

İçte yaşanan ekonomik daralmanın yanında komşu ülke kalmadığı gibi AB ülkeleri içinde de iyi ilişkiler içinde olduğumuz ülke kalmamıştır.

En son yaşanan ve Almanya ile başlayan kriz peşinden Hollanda’ya ve tüm AB ülkelerine yayılmıştır.

Bu dalaşmanın getireceği mali kaybın hesabını şimdiden yapmak mümkün değildir ancak Ekonomistler Rusya ile yaşadığımız krizin mali külfetinin 20 katından fazla olacağını öngörmekteler.

Bu durum çift başlılıktan mı tek adam olma sevdasından mı kaynaklanmaktadır?

Son olarak Rus uçağı düşürüldüğünde “emri ben verdim” diyerek efelenenlerin sonra nasıl çark ettiğini ve özür dilemek için çareler aradığını yaşayıp gördük.

İsterseniz bir kenara not alın veya aklınızda tutun. 16 Nisandan sonra şimdi külhanlık yaptığımız AB kapılarında AKP’li mahalle kabadayılarının nasıl taklalar attığını ve özürler dilediğine tanık olacağız.

Canım ülkem bunları hiç ama hiç hak etmiyor.  

TURGUT GÜVEN

 

Yayın Tarihi 15.03.2017