İLGİNÇ İNSANLARIZ VESSELAM.!

 

                İlginç bir ülkenin ilginç insanlarıyız!

                Çok kullandığım cümlelerin başında gelir.  Tarifi ve anlaşılması mümkün olmayan bir halkımız var. Nasıl düşünür, ne yapar, ne eder, olaylar karşısında nasıl tepki verir önceden anlaşılması oldukça zordur. 

                Tabi ki ülke halkının tamamı böyle değil. Ancak ne yapacağı belli olmayanların sayısı da az değil. 16 Nisanda yapılan halk oylamasında “evet” diyenlerin büyük bölümü bu bahsettiğim kitlenin içinde. İşte bu ne yapacağı belli olmayan, ilginç kitlenin kararı da bu ülkenin ne yazık ki yolunu çiziyor.

                Örnekleri saymakla bitmez!

                Her seçim dönemlerinde olmakla birlikte AKP'li politikacılar “demokrasiyi” ağızlarından düşürmüyor. Üstelik anlattıkları ve tarif ettikleri demokrasinin adıda öyle böyle değil, “ileri demokrasi”. Geçen hafta sonu AKP 3.olağanüstü kurultayını yaptı. Genel başkanını ve yönetim organlarını değişti. Bu parti 15 yıldır bu ülkeyi üstelikte tek başına yönetiyor değil mi?

                Peki, sözünü ettiğim olaganüstü kurultayda biri çıkıp özgür iradesiyle genel başkanlığa veya partinin diğer yönetim organına aday olabildi mi? Demokrasilerde olması gereken seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanabildi mi?

                Çok uzağa gitmeye gerek yok. AKP'nin Zonguldak Milletvekili Hüseyin Özbakır disiplin kuruluna girdi değil mi? Soralım kendisine; “ben hukucuyum bu işi iyi yaparım” diyerek  kendi özgür iradesiyle mi aday oldu.  Yoksa aynı tombaladan milletvekili yapıldığı gibi “biri tarafından mı” listeye yazıldı.  Hangisi?

                Kendi partisinde demokrasinin kırıntısı olamayan bir parti ülkeye demokrasi getirebilir mi? Buna evet diyen AKP'li politikacılara inanmayın doğruyu söylemiyorlar. Böyle bir şey mümkün değildir, dünyanın hiç bir ülkesinde görülmemiştir.

                AKP'nin bu uygulamaları siyaseti ve ülke gündemini yakından takip edenler için alışılmış şeyler. Burada ilginç olan şu. Kurultayı televizyonlardan izledim, zaten yandaş tv kanalları neredeyse tamamını naklen verdi. Yandaş gazetelerin köşe yazarları kurultaydaki demokrasiyle yakından uzaktan ilişkisi olamayan faşişt bir partide bile rastlanması çok zor uygulamaları demokrasi diye izleyicilerine yuturmaya çalışmasıydı. Üstelik bunu yaparken hiç sıkılmadılar, utanmadılar.

                İnsanımızın ilginçliği ile örnekleri çoğaltmak mümkün!

                Ülke dışında yaşayan Türk vatandaşlarına halk oylaması ve genel seçimlerde oy kullanma hakkı tanındı.

                AB ve demokrasinin işlediği  gelişmiş ülkelerde yaşayan Türkler genel seçimlerde AKP’ye, yaşadıkları ülkelerde oy kullandıklarında ise sol ve sosyal demokrat partilere oy veriyorlar.

                Kendini atmış demokrasinin ve sosyal hakların geliştiği, insanın, insan yerine konulduğu ülkeye kendi geleceğini garantiye almak için çağdaş partilere oy verirken, ülke seçimlerinde  çağdışı bir anlayışa sahip olan AKP'ye oy vererek burada yaşayan akrabalarının, eş dost ve arkadaşlarının geleceğini karartıyor. Bu davranışı nasıl anlayacağız?

                Bir başka örnek!

                AKP Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar 19 Mayıs Atatürk'ü anma geçlik ve spor bayramı nedeniyle yerel basında bir mesaj yayınladı. Ulupınar mesajında;  “19 Mayıs 1919, Samsun’ da Gazi Mustafa Kemal önderliğinde düşman işgaline karşı çıkan milletimizin istiklal ruhunu ortaya koyduğu tarihtir. 19 Mayıs hiçbir zaman esaret altına girmeyen, Çanakkale’ de geçilemeyen, Birinci Dünya Savaşı’ nda pes etmeyen milletimizin direnişinin, yeniden dirilişinin başladığı gündür.” dedi.

                Önce Ulupınar'ın liderinden öğrendiği yanlışı düzeltelim. Gazi Mustafa Kemal, değil  Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Asker arkadaşından bahsetmiyorsunuz!

                Diğer yanlışı ise şu! AKP iktidara geldiği günden itibaren milli bayramlara karşı bir allerjisi var. Bu görüşü temsil edenler genelde milli bayram günlerinde nedense hasta olurlar. Bu davranış karşısında Ulupınar'ın ses çıktığını duyanınız var mı?

                Üçüncü yanlış ise şu! AKP'li politikacılar aynı Ulupınar gibi yerelde böyle mesajlar yayınlarken, AKP milli bayramları sudan bahanelerle iptal etmenin yolunu seçer. Bu yıl da Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük illerimizde bunu denediler. Amaçları belli Milli Bayramların kutlamalarına katılımı en aza indirmek.  Peki, bu uygulamaya Ulupınar'ın bir karşı çıkışını bileniniz var mı?

                O zaman Ulupınar tribüne oynuyor dersem yanlış olmaz.

                Yaşadığımız yerlerdeki ilginç olaylara bakalım ve birazda cuvaldızı kendimize batıralım!

                Kişisel çıkar peşinde koşmayı seviyor;  bunun için de doğruları söylemeye, yanlışlara tepki göstermeye çekiniyor hatta korkuyoruz.

                Örnekler çok uzaktan değil yaşadığımız Kilimli'den.

                Kilimli'de uzun zamandır devam eden Mezarlık sorunu var. Olukbaşı mezarlığı çamur içinde. İnsanlarımız kaybettikleri değerlerini belediyenin uygun gördüğü bu mezarlığa, çamurun içine gömüyor.

                Otuz bin insanın yaşadığı Kilimlide bir çoğumuzun gözleriyle gördüğü bu rezilliğe bir tek Şerif Cihan tepki gösteriyor. Şerif bu mezarlıkta çektiği resimleri ve videoyu sosyal medyadaki sayfasında defalarca yayınladı, yetkilileri göreve davet etti. Sonuç şu an için hala sıfır.

                Yine yöremizden son günlerde yaşadığımız bir başka ilginç örnek yine Şerif'in duyarlılığıyla gündeme geldi.

                Bağlar Caddesinde köpeklerin çöpleri nasıl dağıttığının videosunu 16 Mayıs tarihinde yayınladı. Sonra ne olmuş bakalım. Videoya 6 kişi  yorum yapmış. Bu videyu şu güne kadar 888 kişi izlemiş.  Bu izleyenlerden 85 kişi beğenmiş.  Videoyu izleyen 803 kişi beğenmemiş mi? 

                Kilimlinin göbeğinde yaşanan bu sorunu izleyen onlarca insandan sadece bir kişi paylaşmış. Kim mi? Ben Turgut Güven.

                Aynı Şerif'ın paylaşımına baktığım gibi kendi paylaşımdaki hareketlere de baktım. Videyo 890 kişi izlemiş. Paylaşan yok. Beğenen 1 kişi.. Şerif Cihan..

                Benim de Şerif'inde sayfasında arkadaş sayısı 1000'nin üzerinde. Ve bu sayının en az 500'zü Kilimlide bu sorunun içinde yaşıdığı halde duyarsız kalıyor.

                Neden acaba.!

                Bu sorunları gündeme taşıyan bizlerin arkasında çok kalabalık sülalesi,  çetemiz, arkamızda korumalarımız, ordumuz falan yok. Kişisel bir talebimizde değil bu. Kaybettiklerimizin huzur içinde yatacağı bir mezarlık, temiz bir çevredir istenen. 

                Söz konusu sorunları halletmek belediyenin asli göreleri içinde. Kilimli de yaşayan her yurttaş için bu devletin hazinesinden sanırım 42.00TL belediyenin hesabına yatırılıyor. İşte bu para ile o tip sorunların halledilmesi gerek.

                Çevremizde yaşadığımız bu tip olumsuzlukları belediye yetkililerine iletmekten insanlar neden çekinir? Bu sorunlar iletildiğinde belediye başkanı ve ya diğer yetkililerin sorunu ileteni azarlayıp bağırıp çağıracağını sanmıyorum. Aklı başında bir belediye başkanı bu sorunların kendine iletilmesinden ayrıca memnuniyet duyar diye düşünüyorum.

                Bu sorunlar belirlenip yetkililere bildirilmesinde bir art niyet, belediyeyi kötülemek, küçük düşürmek gibi bir çaba içinde olmadığımızı en azından bizi tanıyanlar bilir. Görevini aksatan, yapmayan her kişiye görevini hatırlatmak, sorunu dile getirmek insan olanın görevidir.

                O halde bu tepkisizlik, sessizlik size ilginç gelmiyor mu? İnsanlarımız yanlışlar karşısında susarak, tepki göstermeyerek kişisel çıkar peşinde olabilir mi?

                TURGUT GÜVEN

                Yayın TaRİHİ:28.05.2017