Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı BAKKA tarafından yapılan 2024-2028 Bölge Planı taslağı üzerinde yaptığı değerlendirmeleri kamuoyu ile paylaşmayı sürdürdü. Planda ifade edilen temel sorun alanlarına eklemeler yapılması gerektiğini söyleyen Kantarcı, “Planın ‘Çevresel sorunlar’ kısmına ‘Orman ve tarım arazilerinin tahribi, fauna ve florasında buna dayalı değişimler sonucu biyolojik çeşitliliğin azalması” alt başlığı eklenmelidir. Aynı bölümün, ‘Mekânsal Problemler’ kısmında, bir alt başlık olarak, ‘Uygun olmayan alanların yerleşime açılması, yapı stokunun riskli olması’ ifadesi yer almalıdır. Sorun alanları arasında sayılan ‘Sosyal sorunlar’  bölümünde, ‘İşsizlik, kültürel gelişim’, ‘Mekânsal kalitenin düşüklüğü’, ifadelerine de yer verilmelidir. Yine aynı yerde ‘Bağımlı ekonomik yapı’ kısmında, sektörel çeşitliliğin sağlanamaması, stratejik kararların yanlış alınması, stratejik yönetim yerine günü birlik ve siyasi kararlar alınması, alınan kararların çok sık şekilde değiştirilmesi, planlanan sektörlerin hammadde, teknoloji ve finansmanının dışa bağımlı olması, insan kaynağının bölge dışından temini bölümleri alt başlıklar olarak eklenmeli, plan, bu başlıklar çerçevesinde yeniden ele alınmalıdır.” dedi.


PLANLAMA SÜRECİNDE DEMOKRATİK KATILIM ÖNEMSENMELİDİR


Planlamanın katılımcı bir süreçle yapılmasının önemli olduğunu da işaret eden Kantarcı, açıklamalarını “Planda, bölgenin sosyal sermayesinin güçlendirilmesine yönelik hedeflerde söz edilen, toplum yararına hizmet eden ve birlikteliğin oluşmasını sağlayarak sosyal sermayeye katkı veren birlikler, odalar, vakıflar, dernekler, kooperatifler, sendikalar vb. oluşumların nitelik ve nicelik bakımından geliştirilmesi için kurumsal ve yönetsel kapasiteleri güçlendirileceğinin ifade edilmesi önemlidir. Ancak kapsamın yalnızca bununla sınırlı tutulması, eğitim, danışmanlık ve mentorluk hizmetlerinin bu kapsamda verileceğinin açıklanması eksiktir. Bölgede son derece güçlü durumda olan sivil toplum örgütlerinin, meslek odaları ve sendikaların bölge politikalarının oluşum süreçlerine katılımı da sağlanmalı, planda demokratik katılımın altı kalın çizgilerle çizilmelidir.“ şeklinde sürdürdü.


SÜREÇLERE YEREL AKIL DAHİL EDİLMELİDİR

 

Bölge politikalarının yalnızca merkezi idare ve ona bağlı bir bürokrat grubu tarafından oluşturulmasının yanlış olduğunu belirten Kantarcı, “Bu anlayış,  kamu yönetiminin en çağdaş yaklaşımı olan yönetişim kavramına da aykırıdır. Gelecek vizyonunun şekillenmesiyle ilgili süreçlere başta yerel yönetimler, meslek odaları, sendikalar olmak üzere ele alınan konunun tarafı uzman kurumlar aracılığıyla süreçlere, ‘yerel akıl’ mutlaka dahil edilmelidir.” dedi.


SERBEST BÖLGE TARIM, TURİZM VE HAYVANCILIK BÖLGESİ OLARAK GELİŞTİRİLMELİDİR


Planın önemli stratejik önceliklerinden birinin de ‘Yaşanabilir Mekânlar ve Sürdürülebilir Çevrenin Oluşturulması’ olduğunu söyleyen Kantarcı, açıklamalarında, “Büyüyen ekolojik sorunların yanı sıra yaşadığımız son deprem felaketi, bu önceliği çok daha önemli hale getirmektedir. Planda da ifade edildiği gibi, doğal afetler, şehirleşme ve şehir planlama süreçlerinde dikkat edilmesi gereken en önemli unsurların başında gelmektedir. Kentsel dirençliliğin sağlanması, afetlere dayanıklı ve güvenli yerleşimlerin oluşturulması ve risk azaltma çalışmaları, afetlerin sebep olabileceği can ve mal kayıplarının asgari düzeye indirilmesine yardımcı olacaktır. Bölgede en fazla görülen afetler arasında heyelan ve kaya düşmesi, taşkın ve seller başı çekmektedir. Bu nedenle özellikle Filyos Vadisi’ndeki alüvyonal arazilerin başka kullanımlara açılmasından mutlaka vaz geçilmelidir. Serbest Bölge ve Serbest Bölge Gelişim Alanı’nda son dönemlerde kamuoyunda da dile getirilen planlamalar tekrar gözden geçirilmeli; bu alanların tarım, turizm ve hayvancılık bölgesi olarak geliştirilmesi için tedbirler geliştirilmelidir.” şeklinde ifadelere de yer verdi.


KÖYLERE “GRUP YOLU” OLARAK HİZMET VEREN KARAYOLLARI YENİDEN PLANLANMALIDIR


Planda da ifade edildiği gibi, bölgedeki gecekondulaşma, çarpık yapılaşma ve mülkiyet sorunlarının, yetersiz olan altyapı ve buna ilişkin sorunları daha da artırdığını söyleyen Kantarcı, “Kentsel yeşil alan ve rekreasyon alanları bölgenin genelinde yeterli değildir. Özellikle ırmak kıyıları ve deniz kenarları ile yerleşim merkezlerine yakın noktalarda kentsel, sosyo-kültürel ve rekreatif düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bölgenin sahip olduğu geniş ormanlık alanlar ile kent yaşamını entegre edebilecek alternatifler yeterli değildir. Bu sorunların önüne geçmek için yine planda hedef haline getirilen kırsal mekânların iyileştirilmesi, oralara verilen hizmet kalitesinin arttırılması önem taşımaktadır. Kentleri yerleşim baskısından kurtarmak için kırsalın yaşam kalitesiyle cazibesini yükseltmek gereklidir. Bu amaçla aynı güzergâh üzerinde bulunan köylere ‘Grup yolu’ olarak hizmet veren karayolları yeniden planlanmalı, hızlı ve nitelikli hizmet sunan yeni ulaşım aksları oluşturularak insanların doğdukları köylerde yaşamaları sağlanmalıdır.  Buraların mekân kalitesini yükseltmek için, düşük katlı, bahçeli evler teşvik edilerek doğal gaz bağlantısı sağlanmalıdır.” dedi.


SEDDENİN ETRAFINDA EN AZ 50’ŞER METRELİK YEŞİL KUŞAK AYRILMALIDIR


Bölgenin en temel noksanlarından birinin kentsel yaşam kalitesi düşüklüğü olduğunu söyleyen Kantarcı, açıklamasını “Özellikle yaşlı nüfus göçünün en temel faktörü de yaşam kalitesiyle ilgilidir. Göçün önlenmesi için kentsel, sosyo-kültürel ve rekreatif düzenlemelerin hayata geçirilmesi, yürüyüş, bisiklet, elektrikli araç yollarının yapılmasının önemi çok büyüktür. Bu kapsamda Filyos Irmağı’nın etrafına yapılan seddenin her iki tarafında en az 50’şer metrelik yeşil kuşak ayrılarak, ulaşım hizmetleri de içinde halkın kullanımına sunulmalıdır.” diyerek sürdürdü.


ZONGULDAK KÖMÜR JEOPARKI KORUMA İLKELERİ DİKKATE ALINMALIDIR


Planda da dile getirildiği gibi bölgenin zengin doğal ve jeolojik varlıklara sahip olduğunu da söyleyen Kantarcı, açıklamasının bu bölümünü, “Bu kapsamda Zonguldak’ta UNESCO Küresel Jeopark Programı’na uygun olarak Zonguldak Kömür Jeoparkı oluşturulmuş, UNESCO’ya adaylık başvurusu gerçekleştirilmiştir. Halihazırda Ulusal Jeopark unvanı alan jeoparkta ve bölgenin diğer illerinde doğal ve jeolojik değerler korunmalıdır. Zonguldak Kömür Jeoparkı’nın küresel jeoparklarla aynı statüyü taşıyan ulusal jeopark ilan edilmesiyle, başvuruda sınırları belirlenen pek çok alan, jeopark kavramının ruhuna uygun olarak  ‘koruma alanı’ statüsü kazanmıştır. Bu sınırların içi çevresindeki planlamalar bu karar dikkate alınarak yapılmalıdır. Yapılacak tüm planlamalarda, UNESCO Milli Komitesi’nin aldığı kararla doğal koruma alanı statüsü kazanan Zonguldak Ulusal Kömür Jeoparkı dikkate alınmalı, çevresinde buna uygun projeler geliştirilmelidir.” diyerek tamamladı.