Ülkemizdeki parlamenter sistem dün akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan darbe ile yıkılmıştır..
Siyasi tarihimizde ilk kez bir Cumhurbaşkanı iktidardaki bir partiyi olağanüstü kongre yapma kararı aldırtmıştır..
Bu süreç üstelikte ülke bu durumdayken neden yaşanmıştır sorusunun tek cevabı vardır…
Ettiği yemine sadık kalmayan, anayasanın kendisine vermiş olduğu yetkilerle yetinmeyen, kendi düşüncesinden başka hiçbir düşünceye saygı göstermeyen ve kabul etmeyen, “sadece ben bilirim” anlayışındaki cumhurbaşkanıdır..
İşine geldiğinde “mili irade” diyerek seçim sonuçlarına sığınanların milli iradeye saygının hikâye olduğunu tüm ülke dün akşam saatlerinde gördü ve sanırım yine bir kısmı anladı..
Şu çok acık ki Cumhurbaşkanı bu ülkeyi sadece ben yönetirim benim dediğim olur anlayışındadır. Dinmeyen bir hırs, doymak bilmeyen bir ego, tepkilere kapalı bir anlayışa sahiptir..
Dünya tarihine bakın, bu anlayış hangi ülkede uygulanmışsa o ülke felaketleri yaşamıştır.. Hitler zamanında Almanya, Mussolini zamanında İtalya, çok canlı örneklerdir ve bu anlayış nedeniyle milyonlarca insan yaşamını yitirmiş, insanlık büyük acılar yaşamıştır..
Yaşananlara diğer taraftan bakıldığında bir başka yanlış anlayışı görmek mümkün.. !
Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında RTE tarafından Başbakan yapıldı.. O makamı bence hiç hak etmemişti. Çünkü AKP içinde kendisinden daha fazla emek veren insanlar vardı.. Üstelik uzun zaman birlikte çalıştığı RTE’yi tanıyordu.. Onun Başbakan değil bir kendisinin sözünden çıkmayacak bir kukla aradığını, ayrıca başkanlık hayalleri kurduğunu en iyi bilenlerden biriydi..
Tüm bunlara rağmen bu görevi kabul etmek nasıl bir anlayıştır.. Nasıl savunulur..
Dışişleri Bakanlığı döneminde Suriye devlet başkanı için sarf ettiği; “Eset altı ayda gider” sözü kendisi için beş ayda gerçekleşmesi tirajı komik bir durum oluşturdu..
Hiç kimse hak etmediği bir koltuğa, makama oturmasın, çünkü onu hangi güç oraya taşıdıysa aynı güç günü geldiğinde oradan alıp yere vuruyor..
Ancak demokrasiye saygımız nedeniyle yine de sormadan edemiyorum.. Halkın seçtiği bir başbakanı, Cumhurbaşkanı hangi yetki ile değişmesini istiyor.. Ahmet Davutoğlu’nun suçu ne..!
Yıl 2007.. Ülke Cumhurbaşkanını Halkın seçmesi için referanduma gidiyor.. Referanduma katılım %67.. Evet %69 hayır %31 oranında çıkıyor..
Muhalefet partileri referanduma ilgi göstermiyor.. CHP ve MHP meydanı boş bırakıp AKP’ye bırakıyor..
Dün akşamdan bu saate kadar basında ve sosyal medyada yaşananların sistemden kaynaklandığını söyleyerek Cumhurbaşkanının yetkisi dışında davrandığını saklamaya çalışan bir grup var.. Televizyon kanallarına çıkarak özellikle bu algıyı oluşturmaya çalışıyorlar..
Yaratılmak istenen algı “sistemin tıkandı” yönünde..
Oysa bu büyük bir yanılgıdır.. Çünkü anayasanın kendilerine verdiği yetki aşılmadığında herkes yetkisi kadar görev yaptığında sorun çıkmaz.. Ancak başkasının yetki alanına el uzattığınızda sorun başlar..
Bu yöntemin, Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin ne kadar sakıncalı olduğunu, CHP’nin ve ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk 1924 yılında bugün yaşadığımız gerçeği nasıl görmüş ve şu sözlerle meclisi uyarmış..
“Efendiler, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi mahsurludur! Vekillerin seçmesi en iyisidir. Nedenine gelince, yarın birisi çıkar ‘beni halk seçti’ diyerek krallığını ya da diktatörlüğünü ilan ederse, demokrasi tehlikeye girer! Tarihte örnekleri çoktur…”
Atatürk’ün ülke gerçeklerini ve ileride neler yaşanacağının farkında olduğunu bu sözleri açık seçik ortaya koyuyor.. Atamızın o tarihteki uyarılarının ne kadar yerinde olduğunu bugün tam da dediği gibi yaşamıyor muyuz?
Yıllar sonra CHP yönetimi kurucusunun bu sözlerini unutuyor, 2007 de yapılan referandum da sessiz kalıyor..
Ülkenin geldiği bu günde Cumhurbaşkanının sözünden çıkmayacak, her verdiği talimatı eksizsiz ye tartışmasız yerine getirecek, AKP içinde bir Başbakan aranıyor..
Tabi buna başbakan mı kukla mı demek daha doğru olur takdir sizlerin..
Şimdiden başbakan toto oynanmaya başlandı..
Ha kim mi arıyor.. Ülke halkı değil..’
Hakkı, haddi ve yetkisi olmayan Cumhurbaşkanı..
TURGUT GÜVEN.