15 Temmuz darbe saçmalığından sonra üç siyasi partinin (AKP-CHP ve MHP) genel başkanları “Yenikapı ruhu” ile bir araya gelmiş ve “parlamenter sistemi güçlendirme” protokolü imzalamışlardı.
Bu günden sonra AKP dahi “başkanlık” sözünü etmez olmuştu. Ta ki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 11 Ekim 2016 tarihinde partisinin grup toplantısında yaptığı “fiili durumun hukuki boyut kazandırılmalıdır” demesine kadar. Bahçeli üstelik bu açıklamasında Cumhurbaşkanı için “şu anda anayasa çiğnenmekte ve suç işlemektedir” diyebilmiştir.
Şimdi geriye dönüp MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin başkanlık konusunda neler dediğini hatırlayalım.
Tarih 17 Şubat 2015 "Erdoğan ve Öcalan başkanlık sisteminde söz kesmiş, bölücü çevrelerden gelen mesajlar da bunu doğrulamıştır."
Tarih 11 Mayıs 2015 "Erdoğan'a Başkanlık İçin Çalışan Truva Atıdır"
Tarih 8 Haziran 2016 MHP grup Toplantısı “Ankara’da başkanlık falı açanların, partili cumhurbaşkanlığı olsun diyenlerin bereketsizlik ve beceriksizliği ortada.” Bir başka sözü “Mesele Erdoğan'ı güvence altına almaktır. Mesele Erdoğan'ın kişisel gayesinin tatmin olmasıdır.”
8 Şubat 2015 Kırşehir mitingi: “Erdoğan açıkça siyaset yapmakta, suç işlemekte, vatana ihanet konusunda arka arkaya delil üretmektedir.” Devamında “Bu yolla anayasayı değiştirip Öcalan canisiyle ve başkanlık sistemini kurma hedefine sabitlenen Erdoğan, geri dönülmeyen bir mecraya sapmıştır.”
Yukarıdaki sözleri ve daha ağırlarını söyleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir. Aşağıda ki linkten başkanlık konusunda söylediklerini izleyebilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=rEibhLd53oc
Peki, ne oldu da Devlet Bahçeli “U” dönüşü yaptı!
Bu sorunun karşılığı bence gayet açık ve nettir. AKP, MHP içindeki muhalefeti bir şekilde yok etmiş, Bahçeli’nin MHP’de tek adamlığını sağlamıştır. Muhalefetini yok etmiştir.
Bakınız Parti içi demokrasi hem siyasi partiler için, hem de ülke için oldukça önemlidir.
Ülkemizdeki siyasi partilerin (CHP’de çok az) tamamında parti içi demokrasi yoktur. Siyasi partiler ve seçim yasası bu gidişin sebeplerinden biridir. İçinde demokrasiyi yaşatmayan partilerin iktidara geldiklerinde o “ülkeye demokrasi getireceğim vaatleri” yalanın kuyruklusudur.
Bahçeli parti üyesinin demokratik isteği “olağanüstü kongre talebini” reddetmiş, talep edenleri partiden ihraç etmiş, kendi gibi düşünmeyen tüm muhaliflerini partiden bir şekilde uzaklaştıran despot bir genel başkandır. Lider demiyorum çünkü yıllardır MHP Genel Başkanıdır ama lider olamamıştır.
Parti içi demokrasinin işlediği siyasi partilerde tüm örgüt ortak kararlar alır. Parti politikaları bu konuda olduğu gibi tam ters söylemlerle değiştiğinde çok tartışılmalı ve bu dönüşün sebepleri gerekçeleriyle tüm ülkeye anlatılmalıdır.
Bahçeli başkanlık konusundaki “U” dönüşünü MHP’nin hangi organında aldığı kararla vermiştir. Örneğin Genel İdare Kurulunda (GİK) veya parti meclisinde (PM) başkanlık sistemini tartışmış mıdır? Hayır.
Dün başkanlığa, hatta partili Cumhurbaşkanına dahi karşı çıkan Bahçeli, bu gün yaşananları “Bir şey değişmiyor, başkanlık gelmedi. Cumhurbaşkanı’na yetki veriliyor” tezini işleyerek partisinin tabanına yutturma çabası içindedir.
Hatta dün Bahçeli gibi başkanlık sistemine karşı çıkan MHP’nin il ve ilçe örgütleri bu “U” dönüşüne aynen uyarak onlarda genel başkanları gibi konuşmaya başladılar.
Örneğin Zonguldak’ta MHP il Başkanı Hamdi Ayan ve merkez ilçe başkanı Niyazi Kıransoy kendilerinin de yaşadığı “U” dönüşünü parti üyesine anlatabilir ve başkanlık konusunda ikna edebilir mi?
Hiçbir siyasi partide il ve ilçe başkanları genel başkanlarının uydusu olmamalıdır. Demokrasiler özgür düşünceli insanlar tarafından kurulur, biat eden, kendisinden istenileni tartışmasız yapan, düşünmeyen, düşündüğünü söylemeyen kişiler bu ülkenin muhtaç olduğu demokrasiyi getiremezler.
MHP milletvekilleri Bahçelinin “U” dönüşünden oldukça rahatsız. Mecliste yapılacak Anayasa değişikliğine “hayır” diyeceklerini açıklayanlar olduğu gibi sesiz kalan hayırcılarda yok değil. MHP bu oylama sonrasında bölünebilir endişesi taşıyanlarda var.
Başkanlığa hayır diyeceğini açıklayan Ümit Özdağ’ın partiden ihraç edilmesi bu bölünmenin ilk işaretleridir.
Anayasa değişikliği meclisten ve referandumdan geçtikten sonra “Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak” iddiaları henüz yalanlanmış değil. Bahçeli için Tuğrul Türkeş’in yolunda demek yanlış olmasa gerek.
Bakınız, MHP’ye oy veren seçmenin büyük kesimi sabit düşünceli değil. 7 Haziran ve 1 Kasım genel seçimlerinde görülmüştür. Bahçeli’nin “her şeye hayır” tutumunu 1 Kasımda cezalandırmış 40 milletvekilini geri almıştır.
MHP seçmeninin başkanlığa karşı olduğu çok açık. Tanıdığım birçok MHP’li Devlet Bahçeli gibi düşünmüyor.
Siyasi parti genel başkanları ve sözcüleri önce dürüst olmaları gerekir. Anayasa değişikliği adı altında değiştirilen Anayasa değil rejimdir. Partili Cumhurbaşkanlığı değil bal gibi başkanlık sistemidir. Anayasada değiştirilmesi düşünülen 21 madde ile diktatörlük gelmektedir. Halkın gözünün içine bakarak yalan söylemenin âlemi yoktur.
Bahçeli ve MHP sözcüleri bu gerçeği halktan saklamakta AKP’den daha çok çaba sarf etmektedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde MHP kadar iktidarı ayakta tutmaya çaba harcayan bir başka muhalefet partisi yoktur.
AKP’nin kurulduktan sonra en çok desteği MHP’den almıştır. Hele 7 Haziran seçimlerinden sonra Bahçeli’nin uzlaşmaz tavrı ile AKP’yi ipten aldı demek yanlış olmaz.
Tüm bunlardan sonra MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’ye bu dönüş sorulduğunda “halka gitmekten korkmamak lazım” diyebilmektedir.
Kendi parti delegesi tüm şartları yerine getirerek olağanüstü kongre talebine direnen ve kabul etmeyen birinin “halka soralım” diye bir savunma yapması gülünçtür.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli referandum öncesinde kurultaya gidip başkanlık sistemine “evet” demek için kendi partisinden yetki almalıdır.
Bana göre partisinin kurultay delegesinin olağanüstü kongre talebini yok sayan Bahçeli MHP Genel Başkanlık makamını işgal etmiştir ve meşru bir genel başkan değildir.
TURGUT GÜVEN