5 Haziran Dünya Çevre günü.
Çevre denildiğinde ülkemizde ve özellikle şehrimizde ne anlaşıldığı çok tartışılacak konuların başında gelir. Büyük bir ihtimalle çevre konusunda en talihsiz ülke Türkiye, en talihsiz il ise özellikle son yıllarda Zonguldak dersem herhalde yanlış olmaz.
Yıllardır ülkemiz ve şehrimiz, özellikle siyasetcilerin büyük destekleriyle katledilirken ne yazık ki toplumda çevre bilincini oluşturamadık. Üstelik herşey ortadayken.
Çevre bilinci oluşmayınca talan artıyor. Birde talancılar siyasi iktidar tarafından desteklenince talan inanılmaz boyutlara ulaşıyor.
Çevre duyarlılığımız aynı şekilde devam ederse gelecek günlerde hangi çevre sorunlarıyla karşılaşacağımızı yazıp moralinizi bozmak istemem, ancak gönüllü çevre kuruluşlarının bu konudaki uyarılarını dikkatle okumazını öneririm.
İnsanımız çevre denildiğinde, ağaç, su, orman, dere, nehir, deniz, dağ, ova, yayla, canlı vs anlamak yerine herhalde tanıdık, arkadaş, eş, dost anlıyoruz ki olup biteni kulak arkası yapıyoruz.
Bu ülkede Çevre ve Şehircilik adı altında bir bakanlık var. (Çevre ve Şehir nasıl bir araya geliyor sa!) Çevre konusunda olup bitene bakıldığında bakanlığın ve şehirlerde bu bakanlığa bağlı müdürlüklerin sadece tabelası var. Bu durumda hak etmedikleri bir adı taşımıyorlar mı? Bence bu bakanlığın adı bence “Çevre Talan Bakanlığı” olmalı.
Ülkemizde çevreye en büyük zararı enerji ve maden şirketleri veriyor. Bu şirketler Nükleer, termik ve hes santralleri gibi çağ dışı tesislerle doğanın tüm dengelerini yerle bir ediyor, doğal yaşamı öldürüyor.
Bir çok ülke temiz enerjiye (rüzgar, güneş, dalga vs) yönelirken bizim ülkemizde Nükleer, termik ve hes santralleri devlet desteğiyle özel sektöre kurduruluyor.
Çok uzaklara gitmemize gerek yok. Zonguldak termik santral cehennemine dönmüş durumda. Ve hala santral kurma girişimlerinden bulunanlar var. Sırada üç santral daha kurulmak için sözünü ettiğim bakanlıktan izin koparma peşinde.
Bu kadar santralden sonra yeni santral izni vermezler diye düşünmeyin. Adı geçen bakanlıkta bu konuda üç İnceleme Değerlendirme Kurulu (İDK) toplantısına katılmış biri olarak santral izni verileceğini düşünüyorum.
Şehrimiz “Termik cehenneme” çevrildiği yetmezmiş gibi yine bölgemizde Filyos Projesi adı altında bir başka çevre katliamının temeli atılıyor. Çevrenin yok edilmesini bölgemiz kalkınacak gibi gibi kulağa hoş gelen söylemlerle yutturmaya çalışıyorlar.
Hatırlayınız, termik santraller kurulurken de aynı çevreler “çocuklarını iş güç sahibi olacak” demişlerdi. Gerçekleşti mi? Onca santral yapıldığı halde şehrimizde işsizlik bitti, göç durdu mu?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığında çalışan bir arkadaşımın anlattığı bana çok ilginç gelen ve bu bakanlık hakkında düşüncelerimi oluşturan olayı sizlerle paylaşmak isterim..
Çevre katliamı yapan işlerden biride taş ocakları. Taş ocaklarında işleyiş şöyleymiş. Taş ocağı çalışmaya başladı ve diyelimki 20 dönümlük bir araziyi bozdu. İşi bittiğinde bozduğu bu arazıda peyzaj çalışması yapıp öyle bırakması gerek. Yani bozduğu çevreyi düzeltecek.
Bu iş masraflı tabi, o nedenle bakanık mevzuatı değiştirmiş. Bu değişiklik sonrasında peyzaj maliyetinden çok daha düşük miktarda ceza ödeyerek bu yaptırımdan kurtulmak mümkün.
Yol yapmak gelişmenin şartlarından biri şüphesiz. Ancak bunu doğayı bozmadan yaptığınızda doğru olur. Ülkemizde dünyanın gelişmiş hiç bir ülkesinde asla yapılmayan “sahil yolu” uygulaması var. Doğa bir kadının oya işler gibi uzun yıllarda oluşturduğu sahillerimiz yol yapıyoruz diye yok edildi. Uzunkum-Kilimli sahil yolu bu sahilleri bilen biri olarak en kötü örneklerden biri.
Bölgemize yapılacak üç Termik santralle ilgili Bakanlıkta yapılan üç İDK toplantısına katıldığımı yazmıştım. Bakın bu toplantılarda santral kurmak isteyen firmaların proje sunumlarında anlattıklarına bakarsanız “bu santrallerde her gün kurun” dersiniz. Bir tek “bu santraller insanı gençleştirir, zinde tutar ve ömrünü uzatır” demiyorlar. Gelin görün ki yöremizde kanser ölümlerinden artış var. Bu ölümlerin termik santrallerden kaynaklandığı düşünülüyor.
Bu toplantılara Zonguldak Halk Sağlığı Müdürlüğünden katılan görevliler de var. Sadece toplantıyı izliyor ama sakıncaları konusunda tek kelime etmiyorlar. Oysa bu yetkililerin santraller kurulduktan sonra bölgedeki kanser ölümlerindeki artışın nedenlerini üniversite ile araştırıp bir rapor hazırlamaları çok mu zor.
Her konuda olduğu gibi çevre konusundada sıkıntılarımız hat safhada. Ancak yetkililerimiz bu günün anlamı üzerine renkli sözler edip yine bildiklerini yapacaklar..
İşte bunlardan biri ; “Gelecek nesillere daha yeşil bir dünya bırakmak için tüm vatandaşlarımızı duyarlı olmaya çağırıyorum."
Söyleyen kim mi? AKP Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Bu sözler sarf edilirken mecliste altı kez reddedilen zeytin alanlarını yok edecek yasa yedinci kez görüşülüyor.
Söylenene değil, yapılana bakın derim.
TURGUT GÜVEN
Yayın Tarihi: 05.06.2017