İŞTE KADIN DEDİĞİN BÖYLE OLMALI!

Kadının geçmişten günümüze kadar toplum oluşumunda büyük rolü vardır. En büyük örneklerinden biri de Kurtuluş Savaşı sırasında kadınlarımızın yaptığı fedakârlıklardır. Ancak günümüzde tüm bu yapılanlar unutulmuştur, görmezden gelinmektedir. Durum bu olmasaydı kadınlar bu denli önemsiz görülmezdi, geri planda bırakılmazdı.
Kadın sadece anne mi?
Kadın, aile ve toplum arasında bir köprü görevi görmektedir. 
Kadının toplumdaki yerini de göz önüne alırsak geçmişe nazaran iş hayatında, sosyal ortamlarda vb. hatta daha çok alanda azımsanmayacak derecede toplumun her sahasında yer almaktadır.
Kadın toplumun en kıymetli parçasıdır. Toplumun akışını, yönelimini en büyük noktada etkileyendir. 
Buna karşılık kadınlara; 'kadın yapamaz' şeklinde söylemde bulunuluyor.

Bu söylem şu şekilde açıklanabilir;
Kadın iş dünyasında bulunamaz,
Kadınları iş dünyasında, yönetimde göremiyorlar. Bu mevkiler sadece erkeklerin sahip olabileceği mevkiler olarak görülüyor. Bu da erkeklerin yönetme gücü, arzusu ve kendilerini daha üstün görmelerinden kaynaklanıyor.


KADIN DEDİĞİN…
Kadın dediğin oturup kalkmasını bilecek.
Kadın dediğin güzel olacak, bakımlı olacak.
Kadın dediğin sabırlı olacak.
Kadın dediğin evinde oturacak.
Kadın dediğin yemek yapmasını bilecek…
Kadın bunları bilmek, yapmak zorunda değildir!
Kadın, yeri geldiğinde çıkıp eğlenecek, gezecek, yeri geldiğinde dilerse işe de gidecek, ailesi ile de vakit geçirecek. Kadın bir kalıp içerisinde yetiştirilemez ve bu kalıplara da tabi tutulamaz.

Kadına göre değil…
Araba kullanmak denince akla ilk erkekler geliyor. Bunun temel sebebi yetiştirildikleri ataerkil aile yapısıdır. Ataerkil yapıda erkeğin yüceltilmesi, kadının aşağılanması şeklinde yürüyen bir yapı hâkimdir.
Kadın okusa, iş sahibi olsa dahi ev hanımı olmaya mahkûmdur, ev işleri onlara doğuştan yüklenen sorumluluklardır.
Evli bir kadın bu toplumda hiçbir zaman kendi isteği üzerine herhangi bir karar sahibi olamaz. Eşine, halkın ağzı ile kocasına sormadan bir şey yapamaz.
Başka şansları olmadığını düşündüklerinden kaynaklı bazı kadınlar bu yapıya boyun eğiyor. Bunu düşündüren ise; çok tutucu ve baskıcı aile yapısından gelmeleridir.

Kadınların toplumsal sorunu şiddet!
Kadına yönelik şiddet, kadınların cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları fiziksel, cinsel ve psikolojik baskı ve eylemlerdir.
Dünyanın birçok yerinde bu durum yaşanmaktadır. Mağdurlar doğumla birlikte bu şiddete maruz kalmaktadır. 
Kız çocuklarını diri diri gömmekten zorla evlendirmeye kadar giden bu yol şimdilerde kadına şiddete kadar uzandı.
2499 kişi ile 2016 yılında yapılan saha çalışmasına göre Türk toplumunda yaşayan kadınların %68’inin şiddetten yana şikâyetçi olduğu görülüyor. Hiçbir kadın her ne olursa olsun şiddeti hak etmiyor.
Tüm bunlardan bahsettiğimde; toplumun diğer bir yarısını oluşturan erkekler ise cinsiyet ayrımı yaptığımı kadınları ön plana aldığımı düşünecek, lakin böyle bir durum söz konusu değil. Kadınlara karşı olan olumsuz söylem ve düşüncelerin yersiz olduğunu anlatmaktayım.
Kadın inandığı sürece istediği her şeyi yapabilir.